YANAR

Ateş düşmeye görsün, ne ev kalır ne ocak
Erer külle murada, sanma ki biraz yanar
Bağ, bahçe alazlanır, dolanır köşe bucak
Yutar dalı, yaprağı; çiçekte kiraz yanar

Zırhını giyinse de kâr etmez cihangire
Ahûya rastlayınca sanılandan tez yanar
Kaderine yenilip rıza gösterir Bir’e
Ol İlahi emirle yürekteki buz yanar

Kirpiklerin ucundan kıvılcımlar savrulur 
Tutuşan bakışlarla bir çift ala göz yanar
Gönüller derya olsa söndüremez, kavrulur
Cazibeye kapılan mâşuktaki yüz yanar

Titretir pembe, beyaz kahve tutan elleri
Aşkın hararetinden fincandaki tuz yanar
Kavl-i karar edince havalanır tülleri
Duvak bir yana düşer; zifaftaki kız yanar

Maharet ozanda mı mızrapta mı bilinmez
Vurunca tellerine inildeyen saz yanar
Kaç yıl geçerse geçsin yâr hayâlden silinmez
Mazi depreşir birden; yara kanar, iz yanar

Meşveret meclisinde tutulurken mazbata 
Sevdanın karşısında sultan susar, söz yanar
Hokka temize çıkar divitte ise hata
İnce elekten geçer, son hesapta öz yanar

Mücella Pakdemir
www.kafiye.net