Sabah güneşi balkona doğmuş, Japon Gülü’nün yapraklarını ışıldatıyordu. Ahmet Bey, elinde su maşrapası, çok sevdiği, biricik aşkı ile simgeleştirdiği Japon Gülü’nü suluyordu. Bir taraftan da Japon Gülü ile konuşuyordu. Elleriyle çiçeğin dallarını okşuyor, tozlanan yapraklarını büyük bir itina ile gülümseyerek siliyordu. İyice yorulmaya başlamıştı. Son zamanlarda çok darbeler yemişti. Hem de öyle unutulacak, umursanmayacak cinsten de değildi yediği darbeler. Çok yufka yürekli, saf ve temiz kalpli olduğu gibi, söylenenlere çok çabuk inanan biriydi Ahmet Bey. Gülümserken, bir taraftan da gözlerinde nemlenme başladı. Bir türkü mırıldanmaya başladı;

“Havada Bulut Yok Bu Ne Dumandır
Mehlede Ölüm Yok Bu Ne Şivandır
Şu Yemen Elleri Ne De Yamandır

 Ano Yemendir Gülü Çemendir
 Giden Gelmiyor Acep Nedendir

Şu Dağın Ardında Redif Sesi Var
Varın Bakın Çantasında Nesi Var
Bir Çift Pabuç İle Bir De Fesi Var”

Daha sonra balkonundaki iki saksı fesleğene, bir saksı reyhan çiçeğine, bir saksı Şebboy çiçeğine sularını verdi. Bütün çiçekleri okşadı, onlarla konuştu, çiçeklerinin halini hatırını sordu.

 Ahmet Bey, elinde çay bardağı ile balkona çıktı. Bir taraftan da yavaş yavaş hazırlanıyordu. Biraz sonra bir işe gidecekti. Hem çayından yudum yudum alırken, hem de Japon Gülü ile konuşuyordu:

         Japon Gülüm. Biliyor musun, artık iyice yorulmaya başladım. Yaşam çok ağır gelmeye başladı. Esmer Güzeli yaşamımızdan çıktı artık. O kendi yolunu seçti.Hani ölümüne sevdalandığımız, karşılıklı olarak söyleştiğimiz Esmer Güzeli aramızda yok artık. Bizden uzaklaştı, bizleri terk etti canım.

         Bilir misin gülüm, insanların sevgisi, sevdası, aşkı hep yalanmış. Beni gerçekten seven bir güzele de rastlayamadım ne yazık ki. Bugüne kadar hep param varken beni insan yerine koyup sevdiklerini söylemişler. Bu yalan aşkların içerisinde ilk sevdiğim, Esmer Güzeli, iki kızım, çevremdeki bazı dost görünen kişiler, hepside yalancı dostlarmış. Ama beni insan olarak seven gerçek dostlarım da var. Param olmadığı halde bana kapısını açarak, kazancından sıkışık anlarımda ayakta kalmama yardım eden, benimle gülen, benimle ağlayan gerçek bir dostum, arkadaşım var Japon Gülüm.  Mehmet Bey. Allah böyle dostlardan kimseyi mahrum etmesin.

         İyi günde, kötü günde bir birimize destek vereceğiz, kesinlikle terk etmeyeceğiz diyerek kavilleştiğim Esmer Güzeli, mali yönden sıfırlayıp, çıkmazın içerisinde büyük zorluk çekmeye başlayınca şimdi uzaklara, çok ama çok uzaklara kaçıp gitti. Yapayalnız bıraktı beni. Param olmadığı için, bundan sonra çok zor şartlar altında yaşayacağımı ona anlattığım için terk etti. İyi günümde benimle ama kötü günümde çok uzaklarda ve beni terk etti canım. Onun sevgisine, aşkına inanmıştım. Ne yazık ki onun aşkı, sevgisi sahte çıktı Gülüm.

         Japon Gülüm, yaşamda artık sen ve ben varız. Bana Esmer Güzeli darbe vurmaz diye düşünmüştüm ama ne yazık ki o da arkamdan vurdu. Ne yazık ki bundan darbe yemem derken bir daha yıkıldım. Kolum kanadım kırıldı. Yine büyük denizde kendi imkanlarımla yüzmeye devam etmek zorundayım.

Ahmet Bey’in gözlerinden yaşlar yanaklarından aşağıya doğru boşalırken, bir taraftan da soğumaya yüz tutan bardağındaki çaydan da yudum yudum içmeye devam etti. 

         Bilir misin Japon Gülüm. Ben acılarla yaşamaya alışacağım. Çocukluğumdan bu yana hep acılar benim yanımda kol gezdi. Çocukluğumu bilemedim. İnan çocukluğumdaki mutlulukları iğne ile arıyorum dersem yalan olmaz. Sevinemedim hiç. Ne zaman sevinsem, ardından da bir acı ardından daha hızlı bir şekilde geldi, beni kahretti.

Bardağı boşalan Ahmet Bey, mutfağa doğru giderken salondaki tv de bir haber dikkatini çekti. Haberi izlemek için koltuğa ilişi verdi. Sabah haberlini sunan bayan spiker;

         “ Değerli izleyicilerimiz. Şimdi sunacağımız haber çok ilginç. Doğrusunu isterseniz haberin ilginç olduğuna sizler de izledikten sonra karar vereceksiniz.

–    Adana’da büfeye yiyecek ve içecek almak için giden bir vatandaş, kullanmış olduğu aracı park etmiş. Aracı park ederken el frenini çekmeyi unutmuş. Alış verişten dönen vatandaş park ettiği yerde arabayı göremeyince, arabanın çalındığını düşünmüş. En yakın mahalli karakola giderek arabası için çalıntı bilgisi bırakmak istemiş. Polise arabanın; rengini, markasını, modelini vermiş. Karakol arabanın çalındığı yer ile ilgili olarak olay yeri inceleme yapmak için olay yerine gitmiş vatandaş ile birlikte. Büfenin yakınında araba aranmaya başlar. O sırada karakola bir araç ihbarı gelir. Yol kenarına yakın sulama kanalına bir araba düşmüş. Çevrensinde de kimse yok, denilmiş. Olay yerinde bulunan ekibe su kanalındaki araba iletilmiş. Kanala bakan ekip, az önce karakolda çalıntı bilgisi vermek isteyen vatandaşın arabasını bulur. Vatanda ise sevinçten havalara uçmuş. Oysaki park ederken el frenini çekse, bunların hiçbirinin başına gelmesi söz konusu olmayacaktır.”

Ahmet Bey, gülümseyerek oturduğu koltuktan kalktı. Mutfaktan bardağına çay doldurdu. Tekrar balkona çıktı. Gülümsüyordu. Başını iki tarafa yavaş yavaş salladıktan sonra;

         Duydun mu Gülüm. Bir boğaz uğruna adam arabadan oluyormuş az daha.

Derin bir oh çeker Ahmet Bey. Hem gülümseme hem de acıyı aynı anda hisseder. Derin bir oh çeker. Japon Gülü’nün dallarını, yapraklarını temizlemeye devam eder.

         Biliyor musun Gülüm? Biz, bir boğaz uğruna çalışmak zorundayız. Bir boğazımız uğruna her gün kilometrelerce yolları iki, bazen üç otobüs değiştirerek hem sabah hem akşam gidip geliyoruz. Bir boğaz lüksümüz olmadığı gibi, ayaklarımızı yerden kesecek bir külüstürümüz de yok.

         Ama olsun be Japon Gülüm. Biz ne günler geçirdik değil mi? Ne badireler, ne fırtınalar atlattık. Alt ucu bir boğaz değil mi? Nasıl olsa bir kuru soğan ya da kuru bir dilim ekmek bile yeterlidir bizim için. Önemli olan canımızın sağlığı. Vücut sağlığı. Ayaktayım, ayakta durabiliyorum. En azından sağlığım yerinde, bana o da yeter be Gülüm. Az da olsa bugünün şartlarında bir dilim ekmek te olsa bir işim var. Her ne kadar aldığım aylık bir ev kirasını az geçse de yine de buna da şükür. Emekli maaşımla borçlarımı ödemeye çalışıyorum. En azından borçlarımı ödeme durumundayım ve yüzüm ak. Geç te olsa borçlarımın tamamını bitireceğim Allah’ın izniyle.

Bana en çok ne koydu biliyor musun Japon Gülüm? Gönül gözüyle sevdiğim …….  “Güzelinin elimde hiç para kalmayınca terk etmesi. Benim ona yardımım da, yararımda olmazmış, o nedenle de benimle olmasına, benim sevgilim olmasına gerek yokmuş.” diyerek terk etti beni. Esmer güzeline kavuşabilmek, onunla beraber bir ömür boyu yaşabilmek için borç yaptım. Zaten boşanırken bir sürü borcun içine girdim. Şimdi tam bir çıkmazın içerisinde bakalım ne yapacağım. İnşallah Allah yardımcım olur be Gülüm, ne dersin? Hızır yardımımıza çok sıkıştığımız da mutlaka gelecektir. Hani şu sıralar yetişmesi gerek. Yoksa ne sabır kaldı artık, ne de dayanabilecek mecal. Neredeyse Nasrettin Hoca’nın merkebinin durumuna düşebiliriz.

Yaşamda o kadar kazık yedim ki, hani düşenin dostu da olmazmış derler. Şükür benim dostum var be Gülüm. Bana maddi ve manevi yönden destek oluyor. Allah ondan, eşinden ve çocuklarından razı olsun ve onları darda bırakmasın. Bereketlerini artırsın. Şuan ayakta durabiliyorsam, sıkıntılarımı atlatmakta başarılı oluyorsam biricik değerli dostum, Mehmet Bey’e borçluyum. Allah’ım beni güçsüz bırakmasın, dostlarım da benim yüzümden zorda kalmasın.”

Ahmet Bey’in konuşması kesildi. Balkondan İzmir Körfezine bakmaya başladı. Şu İzmir’de tam 34 yıl yaşamıştı. Bu koca şehirde üniversite okumuş, bu koca şehirde evlenmiş, bu koca şehirde öğretmenlik yapmış, bu koca şehir de iki kız çocuğuna sahip olmuş, bu koca şehirde boşanmış ve yine bu koca şehirde de öğretmenlikten emekli olmuştu. Kısacası; bu koca şehir İzmir, Ahmet Bey’in en güzel, en verimli yıllarının geçirdiği yer olmuştu. Şimdi de yine bu koca şehirde yaşamaya yalnız olarak devam ediyor. Şimdi bu koca şehirde tekrar ayaklarının üstünde durmak için var gücüyle çırpınıyordu.

         “ Evet, Japon Gülüm. Paramız sıfırı tüketti. Seviyorum, aşkım diyenlerin de sesi sıfırda ve terk etti beni. Ona bakarsan; canım dediğim, canımdan birer parça olan iki kızım da bundan beş yıl önce benden uzaklaştı. İki kızım da onlara para vermiyormuşum diye bana gelmemeye başladılar. Annelerinden boşandım diye bana çok kızdılar, hatta bir yerde boşanmamızı da istemişlerdi. Ama bana hazırlanan tezgahları ben göremedim. Sonradan çıktı tezgahlar birer birer.

Ayrıldığım eşimin erkek kardeşi de bir alem hani. Boşandığım eşimin erkek kardeşine 2004 yılında iki senet veriyorum. Hem öyle senet ki Japon Gülüm, anlatılması, inanılması mümkün değil bir borç meblağı. Ben 2003 te resmen boşandım. Senetler bir yıl sonra veriliyor. Bana kızlarım bile zorla geliyordu. Erkek kardeşine ise senet veriyorum. 40 bin ve 50 bin tl. İnan Japon Gülüm, böyle iki senet imzalamadım. Zaten neden imzalayacağım ki. Beni böyle bir senet için imzalayacak bir meselem de yoktu. Ne yazık ki her şey aleyhime çalışmıştı. İki kızımın da bu iki senetten mutlaka haberi olmuştur. Ama mahkemeler devam ederken bana bilgiyi bırak ufacık bir bilgi bile vermediler. Senetlerle ilgili mahkeme tebligatları başka adreslere gitmiş. Sonuç kesinleşen hüküm ve benim istemediğim ama temyizden de aleyhime gelen bu iki senet mahkemesi ise benim belimi tamamen büktü Gülüm. Anlayacağın, arkamdan, canevimden vuruldum. Buna da şükür, benim şuan arkamdan çok değer verdiğim bir dostun, can arkadaşım var. Tekrar ayağa kalkacağım. Kısacası Japon Gülüm, dostum, arkadaşım, aşkım, eşim, kızım dediğim herkes bana tam bir darbe vurdu. Beni arkamdan hançerlediler. Ama bu halime de şükrediyorum. Benim gibi olup da eşinden ayrılan bazı arkadaşlarımın bir kaçı dayanamadı acıya öldüler. Bazıları da kendisini alkole verdiler. Ben bu halime şükür. Sigara kullanmıyorum teselli olsun ve sinirimi alsın diye. Unutayım, efkar dağıtayım diye alkol de almıyorum. Hiç kullanmadığım alkolü bu zor hayat koşullarında bile almadım ve kullanmıyorum.

Mutlaka derdi veren Allah, dermanını da yanında verirmiş. İsyan etmediğim ve doğruluktan ayrılmadığım sürece de Allah benim de yardımcım olacaktır. Neylerse güzel eyler mevlam. İsyanım yok, ama bana bu haksızlıkları yapanlara çok kırgınız. Bana kazık atanların hiç birine hakkım helal değil Japon Gülüm. Çok konuştuk sanırım. Benim çıkmam gerek Japon Gülüm. Çalışmam gerek. İş beklemez. Akşama görüşürüz canım. Benim dert ortağım.”

Ahmet Bey balkon kapılarını kapadı. Açık camları kapadı. Her ne kadar bahar ayı olsa da her an yağmur yağar, o nedenle camlar kaplı olmak zorunda. El çantasını aldı. Güneşe karşı dışarıda dururken korunmak amacıyla şapkasını aldı. Dışarıya çıktı. Hızlı adımlarla otobüs durağına doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı. Bineceği araç durağa gelmek üzereydi. “Günün koşuşturması başladı yine.” diyerek adımları daha da hızlandı.

İzmir  12.05.2010
Hüseyin DURMUŞ