Gül be şekerin Olayım/İlknur Yıldırım


Yemyeşil bir örtünün bilinmez bir yerinde

Mavi bir gök sessiz bir yer

Bir yağmur ikindisi şuurunla baş başa …

Şaha kalkmış bir kadın

Özünde gizli bir hayat habercisi

Okşuyor arifce has hamuruyla

Arsız figürde solan içindeki çocuğu…

Dokunda yanma hadi zarifce !..

Anla ve anlat şimdi umutsuzluğun kıskacını

İnan ve inandır zamanın sarkacına

Yaşadığı bu uyur gezer şairliğine.


Bakma bana öyle gül-be-şekerin olayım

Bazen deli bir tay, kısraklığının özünde

Acıtmaz gibi durursun

Racon kesersin sözünde

Birde kapris yaptın mı

Nazın tavan yapar

Bala pekmez katar

İşte bunlar gözünden sürme çalar

Sevda olup açılır

Köşe bucak saçılır…


Albenisi bol olan

Her dem andığında ürkek ceylan misali

Aşka bandıklarının

Küllenen közü yoktur.

Tende yandığının ise

Gamzelerinin çukuruna ekilmiştir

Kokulu pembe güllerinle gülşenine!..

…Neşelidir tomurcuğunun goncası

Çiğ taneleriyle mühür gözlere

Helalinden gelip öpülmüş

Duasınla sevgi umut özlemiyle…


Ay uyusa- yıldız körelse geceye

Çevrede yüz yılın kahır yükü yorgunluğu

O kadar tenha ki yaşanan, kimseler anlamıyor

Seninle giriyorum hayatın yorumuna

Sevdan dediğin, mavi boncuğun

Uzat boynunu kokulu güllerine

Söylen susma ,ağustos böceğine…

Öp uykularını yak yüreğine

Ki bu yangın hiç sönmesin.

Biz ki;

Derin sulardan geçmişiz ,kimseler bilmemiş

İki ayrı çiçeğin özünden

Kaynar kazanlarda kaynamışız, kök boyası gibi

Ayrı renklerle boyanmış iki çile ip gibi Sonunda

Aynı çulun nakışında sarmaş dolaş

Ziyade kucaklaşmışız…



17.10.2012 / İzmir

İlknur Yıldırım
www.kafiye.net