Allah Dostunun İki Damla Gözyaşı



Geçtiğimiz hafta başıydı. Zaman zaman olduğu gibi, listemdeki bir hanım kardeşimden bir rüya bildirimi mesajı almıştım. Okuduğum an kalbime bir ok saplandı adeta. Bu rüya diğerlerinden farklıydı. Allah dostu Dr. Münir Derman Baba’mızın arkası dönük vaziyette, çok üzgün olduğu, koşup yanına gittiğinde hatta ağladığını, yanağından iki damla gözyaşı süzüldüğünü gördüğünü yazıyordu zira. Sonrasında vaaz vermeye başladığını da.


Yorum olarak zihnimden, dünyanın, zulüm altındaki Müslüman- Türk kardeşlerimizin, milletimizin hali gibi olasılıklar geçse de; rüyada olmadığım halde bana iletilmesinden ötürü, ağlıyor oluşuna benim de sebep olmuş olabileceğim endişesi sardı gönlümü. Nerede hata yapmış olabileceğim tefekkürüyle o gün bastığım yeri bilemedim. Huzursuz, uykusuz bir gün ve gece geçirdim.


Ertesi gün öğle saatlerinde çalan telefonumun diğer ucunda, danışma gayeli mesajı sonrası detaylı konuşmak üzere telefonumu verdiğim bir başka hanım kardeşim vardı. Paylaşımlarımdan etkilenerek Derman Babamızın kabrini ziyaret etmek istemiş ve eşiyle birlikte geldikleri, o iki yıldır gidemediğim için çok özlediğim, doyumsuz mekandan beni görüntülü aramak gelmiş içinden. İyi ki dokuz yıl önce okuduğum kitabında rastladığım öğüdünü tuttuğumdan namaz abdestliydim. Hemen üzerime namaz feracemi ve yaşmağımı aldım.


Görüntülü aramayla da bir anda tayi mekan yapmış gibi üzeri karlı kabrini karşımda buldum. Gözyaşları içinde kendisi, eşi Cahide annemiz ve etrafında defnedilmiş diğer sevenleri için Fatiha okudum. Bu lütfun çok üzüldüğümden teselli babından, sebebin ben olmadığım emaresi olduğu hissiyle bir nebze rahatladım.


Arayan kardeşimden, ibadete doyulamayan, Türkün rengi turkuaz mavi perdeli, koyun postlu mescitinde benim için de iki rekat şükür namazı kılmasını rica ettim. Bu vesileyle öğrendim ki, iki yıl önceki ziyaretimde, Manisa’dan gidip iki rekat namaz kılamamakla çok üzüldüğüm günde de olduğu gibi, mescit hala kapalıydı. İletilen rüyada neden ağladığı sorumun bir cevabı da bu olmalıydı.


Uhud savaşında sevgili peygamberimiz yanağına saplanan bir mızrak ucuyla yaralanmış, sahabelerin edebinden elleri yerine ağzıyla çıkardığı mızrak yarasından bir damla kan süzülmekteyken, “Alemlerin Rabbi şöyle buyurmuş: Yetiş Ey Cebrail! Eğer Resulümün kanı yere düşerse andolsun ki yerde ve gökte bir tek canlı bırakmam.” bilgisi geldi birden gönlüme.

Resulünün bir damla kanı için yerde ve gökte tek canlı bırakmama derecesinde Celalini gösteren yüce Rab’bimizin, peygamber varisi dostlarının iki damla gözyaşı için de sebep olanlara gelebilecek gazabını düşünmeden edemedim.


Geçtiğimiz temmuz ayında ziyarete gittiğim Manisa/ Salihli – Ödemiş arasında, Bozdağlardaki Birgi beldesinde olan İmam Birgivi Hz. nin mesciti de kapalıydı. Belde içinde oturduğumuz çayevinden misafirlerimden izin isteyerek o ikindi sıcağında dağa doğru yokuş yukarı epey yürüyerek geldiğim mesciti kapalı bulmak çok üzmüştü. Oysa ortada şadırvan ve etrafında tek kişilik ibadet bölümleri olan çok güzel ve çok büyük bir mescitti.


Üstelik o tarihte tatil beldeleri, plajlar, otobüsler tıklım tıklım iken, hastalık bulaşması gerekçesiyle kapalı olması çok saçmaydı. Benim gibi mekanın hayranı üç kadın kapalı mescitin önündeki bankda Kur’an okuyorlardı.


Namaz kılmak istediğimi anlayınca girişin yan tarafındaki taş zemini işaret ettiler. Taş üzerinde, aynen Kabe’de, Mesciti Nebevi’de olduğu gibi, hayatımda kıldığım en güzel namazlardan olsa da uzak diyarlardan gelmiş ziyaretçilerin, o güzelim mescitte namaz kılma mutluluğundan mahrum edilmesi zulümdü…


Geçtiğimiz aylarda ziyaret ettiğim Manisa/Kula Emre köyündeki Tapduk- Yunus Emre ve Manisa Turgutlu’daki Hamza Baba türbeleri açıktı oysa. Genel yasak sonrası açıldığı halde sadece işgüzar bir türbedarın yasağı sürdürme hatasıydı belkide.


Rüyadan haberdar edilmekle, aktarma görevim gereği, bir yazıyla bu vebale dikkat çekmek, görevlileri ve etkili olabilecek sorumluları, sevenlerini daha duyarlı olmaya davet etmek istedim.

Restorasyan ve yenisini yapma gerekçesiyle yıllardır kapalı olan Manisa’mızın manevi mimarlarından Yiğitbaşı Veli Ahmed Şemsettin Marmaravi Hz. türbe ve mesciti ile evliyalar mekanı Ulu Camimizin akibeti de ayrı yürek acısı.


İçinde bulunduğumuz ahir zaman hengamesinde, bu olağan üstü zor zamanlarımızda, oralardan feyz almaya, ibadete, duaya herzamankinden çok ihtiyacımız var oysa.


Kabe, Mesciti Nebevi gibi türbelerimizin, mescitlerimizin, camilerimizin de bu hengamede boşaltılması, kapatılması Allah dostlarının iki damla gözyaşının sebeplerinden olsa gerek ve bu vebal duyarsız kalan hepimizin.


Enazından kendi bölgemizdeki Allah dostlarının kabirlerini ziyaretle, kapalı ise, alış veriş merkezleri, çarşılar tıklım tıklım iken, hangi gerekçeyle kapalı oldukları hesabını sorabilmeliyiz. Bu basit bir işgüzarlık dahi olsa çok ciddi bir adi emelin parçası olduğu farkındalığıyla tepkimizi gösterebilmeliyiz.


Yine önceki günlerde izlediğim ve çok etkilenerek paylaştığım bir videoda, Karabağ’lı bir ninemiz, duygu seli halinde askerlerimize tek tek teşekkür ediyor, yıllardır kapalı olan, savaş, kurşun izleriyle harabe haldeki mescitlerinde şükür namazı kılıp yeniden cıvıl cıvıl dolacağı günleri görebilme duası ediyordu.


Paylaşıma üst yazı olarak, dualarla bizi bekleyen daha çok ninelerimiz, açılmayı bekleyen çok mescitlerimiz olduğunu yazmıştım. Bu rüya vesilesiyle anladım ki, başka kardeş ülkelerden önce bizim memleketimizde açılmayı bekleyen, Allah dostlarının gözyaşı sebebi kapalı mescitlerimiz vardı…


Yoksa asıl biz mi işgal altındaydık!!! Ahir zaman hengamesinde, algı operasyonlarıyla dikkatler başka yönlere çekilip, korkutulup, sindirilerek saman altından sular mı yürütülüyordu!!!

Varoluşla birlikte başlayan Hak ile batılın savaşında, savaş, soykırım ve işgal taktikleri değişmiş görünüyor. Şükürler olsun ki henüz bitmiş değil. Hala çok geç değil. Karamsarlık, ümitsizlik, korku karşı, batıl tarafın gayesine hizmet eder.


Allah’ın kudreti üzerinde güç yok. O herşeyden haberdar ve herşeye Kaadir. Sadece, günahına günah eklesin gayesiyle Firavun ‘a verdiği uzun ömür gibi, belli bir vakte kadar mühlet veriyor. Hangimizin daha güzel iş yapacağına bakılıyor.


Bakalım ahir zaman firavunu şer güçlerden mi yoksa sadece Kendisinden mi korkacağız!. Bilerek ya da bilmeden, neye, kime hizmet edeceğiz!. Tarafımızı iyi belirlemek ve sadece Allah’tan korkmak, O’nun İlahi nizamı koruma planına güvenmek; sevgide, iyilikte kalmak, emir ve yasaklara tam riayette bulunmak ve illa manevi mimarlarımıza, mekanlarımıza hassasiyetimizle, namazımızla, niyazımızla değerlerimize sahip çıkmamız, uyanık olmamız yeterli.

Gerisini Rab’bimize tevekkül ederek. O neylerse güzel eyler…

Amin Ya Rab’bi!



Adevviye Şeyda Karaslan

07 Şubat 2021
www.kafiye.net