AKŞAMIN SESi



Biçilirken bugün de gün ışığı dağların zikzaklarında
Yorulup mestan olmuş güneş; ayinden, sema’dan
Gidiyor; elinde elifi kuşak, hala tennuresi sırtında
Lakin; hala yanık yanık üflemekte bir sırrı bir neyzen
On iki neslin toplandığı yanı başımdaki eski handa


Bir güz akşamıdır çamlardan omuzlarıma dökülen
Vaktin nikabıdır zümrütlerin mahrem yüzüne çekilen
Şimdi bir ışık hevengidir andan saçlarıma düşen
Sepya bir gök inecek birazdan koca şehrin bağrına
Sarı ışıklar düşecek gözlerime binaların sırça nişinden
Ve yağacak sarı mektuplar çınarlardan ayaklarıma


Mevsim hazan, vakit akşam ve ilk teşrin aylardan
Seğirten insanlar da kaybolacak köşe bucak, birazdan
Belki parmakları simsiyah bir el uzanacak bakışlarıma
Çöp başından, pejmürde bir yoksulun kolçaklarından


Önce fuşyaya sonra ağır ağır üveze kaçacak kırmızı güller
Vuslat faslından hicrana dönecek söylenen mor türküler
Belki pervasız bir beste düşecek dünyanın fütursuz diline
Kim bilir, kimler için daha kaç yaz var, kaç güz doğacak
Kim bilir, kimler için belki kış, bir daha gün doğmayacak


Belki bir müezzin çağıracak, belki bir müvezzi dünyadan
Mavi gökten, berrak sudan, belki şu bembeyaz rüyadan
İnce yağmurdan, aşktan, sevdadan, pembe hülyadan…
O zaman aşkı hakikat için tüm maskelerimizi asıp rüzgara
Avuçlarımızda hacalet, alnımızda nedamet yüce
Gaffar’aKoşacağız bir gün batımı, ardımıza hiç bakmadan


Ergün Bilgi
www.kafiye.net