NE OLDU SANA JAPON GÜLÜM???

Hay Allah, bu yaştan sonra aşık olmak. Doğrusu düşünememişti. Birinci evliliğinden sonra evlenmekten gerçekten çok nefret eden Ahmet Bey; karşısına çıkan, kendisine msn den, hem de hiç görmeden aşık olmak. Allah’ım, gerçekten Esmer Güzelimi çok seviyorum. Diyerek gülümsemeye başladı. Bir taraftan da o uğursuz gün dediği kara gün olan 16 kasımı bir türlü unutamıyordu.

Ahmet Bey,  16 kasım günü sabah erkenden kalkmıştı. İçinde büyük bir sıkıntı vardı. Öğle üzeri esmer Güzeli ile msn de görüşmüş, onunla şakalaşmışlar, gülüşmüşler ve tekrar görüşmek üzere diyerek msnyi kapatmışlardır. Ama Ahmet Beyin içinde büyük bir fırtına kopuyordu sanki. Bütün vücudunu bir anda yorgunluk, bitkinlik kaplamıştı. Büyük bir uyku bastırdı. Başını kaldıramıyordu bir türlü Ahmet Bey ve o sırada daldığını hatırladı.

Çok geçmeden uyanmıştı Ahmet Bey ve içindeki sıkıntı daha da artmıştı eksileceğine. Balkona çıktı, odaları dolaştı, mutfağa girdi ama bir türlü içindeki sıkıntıyı atamadı. Kendisi daha içkiye başlamamıştı ve sigarayı da bıraktığı için bunlarla teselli de aramıyordu. Ama ne hikmettir ki; Ahmet Beyin içinde büyük bir sıkıntı, kalbini sıkıştıran bir basınç ve göz yaşlarını ise kontrol edemiyordu. Kendiliğinden gözyaşları akmaya başladı. Bilgisayarın başına geçti. Hava kararmaya başlamış, akşam ezanı okunmak üzereydi. Işıkları yakmış, odanın içine boş gözlerle bakıyordu. O sırada msn de biricik Esmer Güzeli’nin iletişim kutusu açıldı. Açıldı açılmasına ama msn den kendisine selam gelmiyordu.İyice sıkışan kalbine karşılık sanki içinden bir şeyler kopuyormuş gibi duygular hissetmeye başladı.

Ahmet Bey, Esmer Güzelinin msne selam verdi. Tam o sırada karşıdan bir cevap geldi. Geldi ama öyle bir cevap geldi ki; bütün bina, sanki gökyüzü başına çökmüştü.


–  Gitti… gitti, gitti… Hocam; Esmer güzelin gitti, artık Esmer Güzelin yok, Esmer Güzelini yok ettiler. Esmer Güzelini toprağa vermek için yarışıp didinenler, sonun da onu toprağa yollamayı başardılar.
–  Ne oldu, Allah aşkına, şaka yapmayın bana, şakayı kaldıracak halim yok.
msn karşısındaki kişiden şu satırlar dökülmeye başladı;
–  Şuan Esmer Güzelin ameliyata alındı. Kurtulması mucize…. Lütfen son duamızı yapalım. Kurtuluşu Allaha kaldı. Esmerim gidiyorrrrrrrrrr. Gittttttiiiiiiiiiii, ne olur Ahmet Bey; inanın, Esmer Güzelin ölüyorrrrrrrrrr……

Ahmet Bey, donup kalmıştı. Bir şey diyemiyordu. Sadece:

–   Olamaz. İmkansız…. İnanmıyorum. Bana yalan yapıyorsunuz, diyebilmişti.

Oturduğu sandalyeden ayağa kalktı ve odanın içerisinde dolaşmaya başladı Ahmet Bey. İçindeki fırtına bu acı haber ile sakinleşmiş, çok sevdiği, canını bile vermeye hazır olduğu Esmer Güzeli artık bu dünyadan ayrılmak üzereydi. Evet Ahmet Beyin Esmer Güzeli ölümle randevuya itilmişti serseri kurşunlarla. Bir anda vücudunun can alıcı noktalarına değmiş iki acımasız kurşun ve insanlıktan yoksun canilerce Esmer Güzeli yere serilmişti Ahmet Beyin.

Esmer Güzeli, saat 14.00 gibi saldırıya uğramış ve can alıcı noktasına canilerin acımasız kurşunları isabet etmişti.  Görmeden, gönül gözüyle aşık olduğu biricik Esmer Güzelinin bu duruma geldiğine inanmak ta istemiyordu ve ne yazık ki bu gerçek ortaya çıkmıştı. Ama hala kabullenemiyordu.

Bir ara salondaki Japon Gülüne gözü ilişti Ahmet Beyin. Aman Allah’ım diyerek olduğu yerde donup kalmıştı. Esmer Güzelinin vurulduğu andan bu yana beş saat geçmişti. Ama o Japon gülünün halini görünce dudaklarından şu sözcükler; “ Ne oldu sana Japon Gülüm” dökülüvermişti. Kendisi de inanamamıştı Japon gülünün o haline. Nasıl inansın ki….

Ahmet Bey; çok sevdiği Esmer Güzelini, her gün Japon Gülüne anlatır, ona olan aşkından bahsederdi. Esmer Güzeli ile görüşme yaparken aralarında selam konusunda elçi olurdu. Esmer Güzelini artık Japon Gülü de iyice tanımış, Ahmet Beyin aşkına, sevgilisi ile olan konuşmalarına bizzat olduğu yerde şahit oluyordu. Böylece Ahmet Beyin yalnızlığına şahit olan Japon gülü, artık onun o kara sevdasına, o ölümsüz aşkına da şahit oluyordu. Ama bu şahitlik gerçekten çok da acıydı. Ahmet Bey gibi Japon Gülü de Esmer Güzelinin vurulmasına dayanamamış, Japon Gülünün % 80 ne varan yapraklarında aniden sararma ve dökülme başlamış, neredeyse dallarında yaprak kalmıyordu. Japon Gülü de esmer Güzeli için kahrolmuştu. Nasıl kahrolmasın ki; Ahmet Beyin durumunu gören, Esmer Güzelini çok seven Japon Gülü de kahroluyordu. Zaten doğadaki bitkiler de böyle sevdikleri için vefa örneği göstermiyorlar mıydı?

Zaman hızla ilerliyordu. Esmer güzeli çok kritik iki haftayı atlatmış, Azrail ile olan sözleşmesini geçici bir süre için ertelemişti. Esmer Güzelini hayata döndüren, yaşama yeniden bağlayan biricik oğlu ve sevdiği Ahmet Beyi idi. Onlara olan bağlılığı, biraz cık inatçılığı, yaşama olan sevgisi; onu tekrar sevdiklerine kavuşma iznini vermişti Allah.

Aralık 2006 ayının son günleri gelmişti. Ahmet Bey taşınacaktı. Olduğu yerden daha sıcak bir yere taşınacaktı. Orada çok sevdiği Esmer Güzelini bekleyecek ve onun gelmesiyle bir birlerine kavuşacaklardı. Onun için başka bir şehirde kendisine ev tutmuş evden taşınma çalışmaları başlamıştı. Akşamüzeri eve arkadaşı Erhan gelmişti. Evde beraber çay içeceklerdi. Aslında Erhan Bey eve geldiğinde; Ahmet Bey, biricik sevgilisi Esmer Güzeli ile telefonda konuşuyordu. Erhan Bey sessizce koltuğa oturdu. Ahmet Beyin telefon konuşmasının bitmesini bekliyordu. Ahmet Bey bu arada Esmer Güzeline;

–  Canım, bir tanem. Sana Erhan Bey ile Japon Gülünün selamı var. İkisi de sana gülücük gönderiyor, dedi.
–  Ben de Japon Gülüne, Erhan Beye selam yoluyor, sebi öpüyorum canım, dedi Esmer Güzeli.

Ahmet Bey telefonu kapattıktan sonra oturdu. Çayları doldurdu. Tam sohbete başlayacaklardı ki; Japon Gülü toprağa gömülü kökü ile birlikte hopluyordu sanki. Dalları sallanıyordu. Ahmet Bey acaba yanlış mı görüyorum der gibi Erhan Beye baktı. Erhan beyde de olayı görmüş ve Ahmet Beye bakıyordu. Ahmet Bey de, Erhan Bey de tavana bakıyor, camlara bakıyor, oldukları yerde sanki buz kesmişlerdi. O sırada ne açık bir pencere, ne balkon kapıları, ne de deprem oluyordu. Tavanda ampul sallanmıyordu. Ama Japon gülünün hala dalları ve yaprakları titriyordu. Daha sonra Erhan Bey;
–  Ahmet bey, benim gördüğümü siz de gördünüz mü?
–  Evet Erhan, gördüm.

–  Aman Allah’ım, hayatımda böyle bir olaya ilk defa şahit oluyorum.

–  Erhan, inan ben de ilk defa şahit oluyorum böyle bir duruma.
–  Hocam, ben çiçeklerin çok sevdikleri için yas tuttuğunu, onların selamını alınca harekete geçtiklerini duydum. Çiçeklerin de duygusal olduğunu söylemişlerdi. Ama hayatımda ilk defa gerçek bir çiçeğin sevgisine, bağlılığına şahit oldu.

– İnan Erhan, aynı düşüncedeyim. Ben her gün Japon gülü ile konuşuyordum. Demekki o da benim gibi çok seviyor Esmer Güzelimi, dedi.

Daha sonra ayağa kalktı Ahmet Bey, Japon Gülüne doğru gitti. Çok az kalmış olan yapraklarını okşadı. Dallarını okşadı ve yapraklarına içten gelen bir öpücük kondurdu. Daha sonra;
–   Demek sen de çok sevdin Esmer Güzelimi, demek senden onun için çok üzülüyorsun, öylemi Japon gülüm!!!

Üzülme canım. Kader, ileride neyi göstereceği belli olmaz. Ama ben Esmer güzelimi; görmeden sevdim, aşık oldum. Onun insanlığına, onun tutkusuna, onun bana insanca yaklaşımına aşığım. O öyle harika bir insan ki;
Birtanem;
Seni özlemek demek; aşk ateşin ile sonsuza kadar senin için büyük bir aşk ile yanmak demektir. Sen ancak bu ateşi söndürmek için yanıma gelirsen çaresi olur diyebilirim. Ama unutma, yanımda olman bu aşk ateşinin sönmesine eğil, daha da alevlenmesine neden olur.
–  Gök yüzünde yıldızlar var ama hiç ışık saçamıyorlar, çünkü sen izin vermemişsin onlara. ay göz kırpamıyor bana, sen izin vermediğin için. Ben hazırolda bekliyorum selamımı çabuk vereyim diye. Sen birtanemsin benim, sevda yüklü, misk kokulu ceylanım
Bir başka gün Ahmet Bey, Esmer güzeline şu dizeleri yazdığını hatırlar;
–  Selam Canım;
Gökyüzünden yağan kar bembeyaz ve lekesizdir. Hiç üzerinde iz bulunmaz. İnanır mısın canım; sen o kartanesinden daha beyaz, daha temiz ve lekesizsin. Bu nedenle seni çok seviyorum. Sen birtanesin ve bembeyaz kardan daha beyazsın canım.
Hani bakış vardır, bir de bakarsın ki o bakış bir ömre bedeldir. Ya senin bakışın var ya Esmer Güzelim, bir ömür değil dünyalara değer ve insanı uğrunda ölüme götürecek güzelliktedir. İşte senin o bakışın burada harika bir şekilde güler yüzünde görünüyor canım. Ve senin bu işven, bu bakışın, yüzündeki gamzen, ben buradayım sen neden hala ortalıkta yoksun dercesine bana bakışın var ya canım; korkma ben buradayım ve seninle beraber olmak için günleri iple çekiyorum. Senin mis gibi kokun burnumda burcu burcu tütüyor. Gözlerimi kapatır kapatmaz seni kucaklıyorum ve senin kokunu içime sindirmek için bütün gücümle seni incitmeden kucaklıyor ve sarıyorum aşkım. Seni çok özledim. Şuan nerelerdesin bilemiyorum ama, kokun yanımda duruyor hala. Hocan

Ahmet Bey, elinde çaydanlık, Erhan beye ve kendisine çay koyar. Koltuğuna yavaşça oturur. Bir taraftan gülümsemeye çalışırken, diğer taraftan da hala Esmer güzeli ile  Japon Gülünün arasındaki sevgiyi, bağlılığı düşünmeye devam etmektedir. Dışarıda ise iyice karanlık çökmüş, ortalığı bir sessizlik kaplamıştır artık…

İzmir / 03.01.2008
Hüseyin DURMUŞ
www.kafiye.net