KİBİRLİ DADA İLE ALÇAK GÖNÜLLÜ DUDU MASALI

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde…Develer tellal, pireler berber iken…Ben anamın beşiğinde tıngır mıngır sallanırken…Az gittim uz gittim…Dere tepe düz gittim…Gide gide bir arpa boyu yol gittim.

Bir varmış, bir yokmuş. Çok çok eski zamanların birinde, birbirine komşu duran iki dağ varmış.

Bu dağlardan birinin adı Dada, diğerinin ise Dudu imiş.

Dada heybetli bir dağmış. Zirveleri bulutların gölgesinde kaybolurmuş. Tepelerinden kar hiçbir zaman eksik olmazmış. Üzerinde ulu çam ağaçları yaşarmış.

Ağaçlardaki kuşların cıvıltısı doruklara ahenk saçarmış.

Fakat Dada bütün bu güzelliklere rağmen mutsuz ve bir o kadar da huysuz bir dağmış.

Dudu Dadanın tam tersi neşe dolu mutlu bir dağmış. Üstelik Dada gibi büyük bir dağ da değilmiş. Boyu alçak olduğu gibi gönlüde alçakmış. Üzerinde yaşayan tüm canlılar mutlu mesut yaşamaktalarmış.

Gel zaman git zaman Dadanın kibri dayanılmaz derecede artmış. Nasıl mı?

Mesela Yukarıdan Duduya sataşır, onunla boyu konusunda alay edermiş. Ardından kahkahalarla gülermiş.

Bütün bunlara rağmen Dudu Dadaya hiç gücenmezmiş.

Karlı bir kış sabahı bir grup öğrenci, rekor denemesi için Dadanın doruklarına çıkmak istemiş. Bunu gören Dada hiç düşünmeden silkelenmiş. Öğrencilerin üzerine çıkmasına izin vermiyormuş. Çocuklar ne kadar inat ettilerse de bir türlü çıkamamışlar. En sonunda oradan ayrılmak zorunda kalmışlar.

Ertesi sabah ise bir grup kuş sürüsü Dadanın tepelerine yuva yapmak istemiş. Dada öfkeyle onları kovmuş.

Bir gün de çam ağaçları Dadadan su istemişler. Fakat Dadayı artık tanıdınız. Onlara da hayır demiş.

Gelelim Duduya. Bizim sevimli dostumuz Dudu bütün canlıları çok severmiş. Onların kendi üzerinde barınmalarına bayılırmış. Ayrıca insanların birçoğu Duduya piknik yapmaya gelirlermiş. Çocukların sesleri kuş seslerine karışır, ortaya mükemmel melodiler çıkarmış. İşte bunlar Dudu’nun mutlu olmasına yeter de artarmış.

Yıllar yılları, aylar ayları kovalamış. Gel zaman git zaman Dadanın üzerindeki tüm canlılar onu terk etmişler. Dada artık yalnız bir dağmış. Önceleri bu sessizlik onun çok hoşuna gitmiş. Ama günler geçtikçe canı sıkılmış. Kendini kötü hissetmeye başlamış. Yaptıklarını hatırladıkça kendini kötü hisseder olmuş.

Bu durumdan iyice bunalan Dada bir gün Duduya seslenip şöyle demiş:

-Heyyy Dudu! Neler yapıyorsun bakalım. Seni çok mutlu görüyorum. Sebebini öğrenebilir miyim demiş.,

Dudu alçak gönüllülüğünü koruyarak şöyle demiş:

-Hiç. Sadece tüm canlıların üzerimde barınmasına izin veriyorum O kadar.

Sen de dene bak mutlu olacaksın.

Dada:

Öylemi dersin?

Dudu:

-Evet.

O konuşmadan sonra Dada tüm canlıları çağırmış. Hepsi önce gelip gelmeme konusunda tereddüt etmişler.

Bunun üzerine Dudu devreye girmiş.

O günden sonra tüm canlılar Dadanın üzerinde mutlu mesut yaşamışlar. Artık Dadanın da canı hiç sıkılmıyormuş.

Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.

Daldan üç elma düşmüş. Biri sana, biri bana, biri de dinleyicilerin başına.


Hacer Taner Bulut
www.kafiye.net