NEVRUZU YAŞARKEN

Tarih boyunca toplumların yaşamını incelediğimizde onların yaşamalarında daha önceki dönemlere ve yaşam biçimine örnekler görmek mümkün. İlk toplumların, milletlerin düzenlenmiş takvimleri yoktu. Takvim tarihi bir gelişme seyri içinde olgunlaştı, gelişti. Baharın, yazın başlaması, hayvancılıkta geçinenlerin sürülerini otlağa çıkarmaları, çiftçilik yapanların ekin ekme döneminin başlaması gibi olaylar milletlerin hayatında iz bırakmıştır. Bağ bozumu alay, hasat mevsimi eğlenceleri, koç katımı gibi olaylar eski insanların hayatını düzenleyen olaylardı. Bunlardan en önemlilerinden biri de bahar olayı, baharın gelmesi, tabiatın canlanması olayıdır.

Dünya devletlerinde de görülen bahar ayının başlangıcına yönelik bir takım şenlikler Türk ulusunda da görülmektedir. Baharın canlanmasına yönelik olan nevruz Türklerin Orta Asya’daki yaşamlarına kadar ulaşmaktadır. Nevruz kutlamalarının batı ülkelerinde de kutlamaya başlamasında Türklerin büyük rolü olmuştur. Nevruz bayramı kutlamaları, Türklerin Asya’daki yaşamlarında Asya’da yaşayan devletlere, Asya’dan Avrupa’ya göçlerinde de Avrupa ülkelerinin yaşamlarına girmiştir.

Orta Asya Türklerinin Nevruz geleneklerini Çin kaynaklarından da öğrenebiliyoruz. Çin kaynaklarına göre M.Ö. Hun Türklerinin  21 mart tarihinde hazır yemeklerle kırlara çıktığını, bahar şenliklerindeki gibi bugün de kutlamış olduğumuz Nevruz kutlamalarının farklı olmadığını da görüyoruz. Hun Türklerindeki bu gelenek ve görenekler daha sonra Göktürklerde, Uygurlarda, Karahanlılar’da da devam ettiğini görüyoruz. Nevruzun “Semeni (semizletmek, besiye almak) göğertmek, tohum çimlendirmek, baharın gelişini canlandırmak olayı, Bahar bayramı nedeniyle yapılan şenlikler, yarışmalar, eğlenceler” Uygurlar’dan kalma resim ve tablolarda nasıl kutlandığını görmek mümkündür. Selçuklular döneminde de nevruz gelenekleri orta Asya’dan geldiği kutlanmasına devam edilmiştir. Selçuklular zamanında yerleşik düzene geçiş nedeniyle köy, kasaba yakınlarında mesire yerleri belirlenirdi. Bu mesire yerlerinde salıncaklar kurulurdu, gençler arasında sportif yarışmalar yapılırdı. Şenlik yerlerinde çiçekler, ağaçlar süslemede kullanılır; mesire yerleri ışıklandırılırdı. Bu ışıklandırma nedeniyle gece mesire yerleri aydınlatılırdı, eğlenceler gece de devam ederdi.

Osmanlı döneminde de nevruz kutlamaları devam etmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Osmanlı döneminde kutlamalar mesire yerlerinde devam etmiştir. Yaylaya hayvan götürmeler, baharlık tohum ekme bu dönemin önemli geleneklerindendir. Osmanlı Devletinin kurulmasına öncülük eden Kayı Boyuna mensup Karakeçililerin 21 Mart tarihinde Ertuğrul Gazi’nin toplandıkları, burada bayram yaptıkları, şenliklerde; at yarışları, cirit, güreş yarışmaları düzenlemişlerdir. Bunun adına da Yörük Bayramı demişlerdir.

Osmanlı Döneminde Nevruz geleneği ile ilgili edebiyatımızda “Sultan Nevruz” tabiri kullanılmıştır. Bugün Anadolu’da “Kardelen Çiçeği” ne aynı zamanda “Sultan Nevruz çiçeği” denilmektedir. Bu çiçek aynı zamanda baharın da müjdecisidir. Dağlarda karların erimesini beklemeden kararlın arasından çıkıveren bir çiçektir.

Türklerin yaşamında nevruz önemlidir. Önemlidir çünkü miladi takvim ve hicri takvim kabul edilmeden önce Türklerin kendilerine ait takvimlerinde 12 hayvanlı Türk  takviminin başlangıcının 21 Mart tarihi Nevruz gününü göstermektedir. Bu takvim bugün hala bazı Türk devletlerinde kullanılmaya devam edilmektedir. Nevruzun Türk toplumlarında yılbaşı olarak kullanılması aynı zamanda Mali yılbaşı da yine 21 mart olmuştur. 1980 yıllara kadar mali yılbaşı ülkemizde mart ayı olarak kabul edilmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde mali bütçe başlangıcı mart ayında yürürlük olarak kabul edilmiş ve 1980 li yılların ortalarında mali yılbaşı 1 0cak tarihine alınmıştır.

Sonuç olarak şunu söyleye bilirim ki nevruz; kaynağı neresi olursa olsun m.ö. 3.y.y.dan Orta Asya’da yaşayan Türklerden günümüze gelen,Türklerde var olan bir bayram ve bahar bayramı geleneğidir. Bugün nevruz bayramı; Türk dünyasında, Afganistan, İran, Irak, Suriye, Çin, Hindistan, Avrupa ülkelerinin bazılarında ve bütün Türki devletlerde kutlanmaya devam etmektedir.

Nevruz; bir dinin ya da mezhebin bayramı değildir. Bütün bu coğrafyada saydığımız insanları özellikle bu coğrafyada yaşayan Türk insanlarını bir birine kenetleyen, bağlayan, kaynaştıran bir milli örf, adetler, gelenekler bütünüdür. Nevruzu kutlarken çevreye ve topluma asla zarar vermek değil birlik, beraberlik ve dayanışadır. Ayrıcalık ve ya belirli bir takım grupların bayramı değildir.

Nevruz nedeniyle yanan ateşlerin Nevruz Güneşi’nin ılıklığının bütün milletimizin özellikle şu Misak-i Milli ile sınırları çizilmiş olan aziz vatan toprakları içerisinde yaşayan Türk insanlarının ve diğer bütün soydaşlarımızın, hepimizin kalplerini ısıtmasını dilerim. Hepimizi birbirimizle sevgi bağı ile sıcak, bu samimi ortamda bağlanmasını, milli birlik ve beraberliğimizin en kuvvetli bağı olmasını istiyorum. Bu vatan bütünlüğünün, bölünmez birliğinin en güzel bir sembolü olmasını diliyor, hepinizin “ NEVRUZ BAYRAMINI” kutluyorum.

18.05.2005
Hüseyin DURMUŞ
Emekli Edebiyat Öğretmeni
Şair Yazar
www.kafiye.net