Bedava yemek yeme yolları!

Sıkıcı bir yaz. Havalar alabildiğine sıcak. Bir taraftan da yaz okulu. Bu yaz nasıl geçer böyle. Hem iş hem okul hem sıkıntılar. İnsanlar imtihan için gelmiş. Yine de şikayet etmemeliydi kendi halinden.

– Merhaba 2 kişilik odanız var mı acaba?
– Var efendim, kimlik alayım.
– Buyurun, ücret ne kadar?
– 40 lira efendim.
– Buyurun odanın anahtarını.
– Teşekkürler.

Otelin lobisinde ki müşterilerle konuşmaya devam eder otel katibi.

– Bugün yine çok sıcak olacak. Allah dışarıda çalışanlara yardımcı olsun.
– Maşallah sen rahatın yerinde. Sen gölgede çalışıyorsun.
– Gölge de çalışıyoruz ama yemek saati geldi. 
– Hoca Sen bu işi bilmiyorsun. Senden önceki katip öğlen yemeğini de, akşam yemeğini bedavaya getiriyordu. 
– Nasıl beceriyordu ki?
– Burada yatan bir Ece amca var ya! Karni acıktığı zaman ona takılır, yemeği bedavaya getirirdi.
– Onun yaptığı usulu bana da bir öğretseniz! Ben de yemekleri bedavaya getiririm.
– Ece amca yaşlı biri. Yıllardır hep ölümü bekler bir türlü ölmez. Onun gibi bu otelde kalıp bazı gençler kalp krizi sonucu öldüler. O hep bunları imrendi.
– Bunun yemekle ne alakası var?
– Şimdi beni dikkatli dinle. Ece amca yanına geldiğinde, ona nasılsın deme! Uzun ömürler dileme! Sağlığın sıhhatin yerinde olsun deme!
– Eee, sonra!
– Onu gördüğün zaman; daha geberme din mi, Sen ne zaman gebereceksin. En kısa zamanda öl de senden kurtulalım. Sen bu dünyaya kazık mı çıkacaksın? Yeter be öleceksen öl de senin helvanı yiyelim! Ne gebermezmişsin yahu!
– Ben bunu söylersen dayak yemem değil mi? Hani yemek yemeyi Umut ederken dayak yemeyelim sonra. Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olmayalım.
– Sen hiç merak etme, bunu söyle. Bak iyi adam lafın üzerine gelir.
– Şansımızı deneyeceğiz artık.
– Selamünaleyküm, bana haber geldi mi? Bugün mektup gelmesi gerekiyor.
– Ece amca, sana bir haber geldi. Bu habere sana aynen iletiyorum. Yalnız bu haber benden çıkma haberin olsun.
– Nasıl bir habermiş bu, çabuk söyle!
– Yahu Sen ne utanmaz adamsın! Her gün yiyorsun içiyorsun dolaşıyorsun sanki bu dünyaya kazık çakacaksın! Sen ne zaman gebereceksin? Senin yaşıtlarının hepsi gitti.
– Ne ne, bir daha söyle bakayım benim kuzum! Ağzından bal damlıyor.
– Diyorum ki sen bu dünyaya kazık mi çakacaksın? Hala gebermedin! Öleceksen öl artık, her gün seni burada görmeyelim.
– Ah benim güzel kuzum yavrum benim. Sen bugüne kadar neredeydin? Artık bir hafta boyunca öğlen ve akşam yemeğini benden. Sen benim için ne güzel dualar yapıyorsun! Sen benim için ne güzel hayırlar istiyorsun! Sen dünyada bir tanesin! Hadi hemen şu lokantaya gidelim yemek saati yemeğimizi beraber yiyelim.
– Tamam Ece amca gidelim hemen. Siz bakarak olun yan tarafta lokantada ben karnım bir doyurayım.
– Afiyet olsun afiyet olsun. Tatlısın yemeden kalkma.

Ece amca ve Katip yan taraftaki lokantaya geçerler. Güzel bir öğlen yemeği yerler. Tekrar otele dönerler. Ece amca yorgun olduğu için odasına gider. Katip masanın başına geçer kendisine öğlen ve akşam yemeğini bedavaya getirten otel müşterisine çok teşekkür eder.

Akşama olmuştur. Otel katibi kitapları koltuğun altında okulun yolunu tutar. Bugün yaşam içerisinde yeni kurallar öğrenmiştir. İnsanların zaaflarından yararlanarak yaşamı bedavaya getirmenin yollarını öğrenmiştir. Bazıları küfürden bazıları da yağcılıktan anlarmış. Şu dünya hali gel de sinirlenme şimdi.

Konak/ 08.08.1978
Hüseyin Durmuş
Emekli edebiyat öğretmeni
Şair yazar
www.kafiye.net