Kadının Adı Var Mı?
Merhabalar sevgili dostlarım. Sıcaklar alabildiğine insanı sıkıntıya sokmadı. Benim gibi yaşı elliyi geçenleri, hele bir de kalp ya da tansiyon sorunu varsa artık sormayın gitsin, güneş mi sizinle, siz mi güneşle uğraşırsınız bilemem. Benim için büyük bir sıkıntı güneş ile uğraşması vesselam.

Geçen gün rahatsızlandım. Yeşilyurt Devlet Hastanesi bana altı yüz metre mesafede olduğu için yürüyerek gittim. Sabah saat 10.30 olmasına karşın öyle bir sıcak vardı ki, elimdeki su şişesinden iki defa birkaç yudum su almak zorunda kaldım. Bayanları, erkekleri, çocukları gördüm. Hele hastanenin yanına vardığımda hastanenin çevresi öyle ilginç bir manzara almış ki, doğrusunu isterseniz hepsi de ülkemin manzarasını aynen yansıtıyordu. Bazı erkeklerin hanımlarına; “ Çocuklara dikkat et, sağa sola kaybolması.” Emrine karşılık, hanımların bitkinlikleri yüzlerinden okunuyor; “evet” dercesine başlarını aşağı yukarı emme basma tulumba gibi salladıklarını gördüm.  Yalnız, kadınlar ile erkeklerin bir birlerine karşı hareket tarzları ise ne yazık ki baskı hegemonyasının hastanede de devam ettirmek istemeleri ve bunun açıkça görülmesi. Peki kendisinin görevi ne? Orada karı koca beraber gelmişsiniz, sıra bekliyorsunuz, o halde çocukları aranızda paylaşıp baksanız ya da sırayla denetim altına alsanız olmaz mı? Hayır, olmaz, kadın evde de, dışarıda da, tarlada da hizmet kardır çünkü. Erkek sadece emir verir, emirler yerine getirilir.

Ben bunları düşünürken acilin içine girdim. Kaydımı yaptırıp bir sedyenin üzerinde dinlenmeye başladım. Doktor yanıma geldi gerekli görüşmeyi yaptı ve gitti. Daha sonrası mı, ne olsun dostlar, hastanede iki saat misafir oldum. İki saat sonra yolcu olacaktım. Oturur vaziyette uzandığım sedyeden aynı zamanda yine çevreyi dinlemeye ve izlemeye devam ettim. Öyle ilginç hastalar geliyordu ki, gelenlerin çoğu kırk beş yaş üstü. Hemen hemen çoğunda sıkıntı yalnızlık görünüyordu. Ben de evde yalnız olduğum için hastaneye iki saatliğine gitmemiş miydim? 

 Bütün bunlar olup biterken Bir gün önce bir şiir okumuştum. O aklıma geldi ve dilime takıldı. “Kadının adı var mı, kadının mevsimi var mı, kadın bir çiçek midir, kadın bazen bor, bazen de sakin olur…” gibi devam ediyordu. Çok düşündüm. Ne dersiniz dostlar, kadın için ne düşünürsünüz? 

Bana göre; kadının ne mevsimi bellidir, ne de açan çiçeğin çeşidi. Sakin olur, bazen hüzünlenir hazan mevsimini andırır. Zümbüller açar tarlalarında. Terkedilişinde, yalnızlığında; bora olur, fırtına olur, bazen kar olur, bazen tipi olur, bazen dolu olup yağar ve işte o an ondan korkulur ama artık geç kalınmıştır. Sadece saflığından dolayı da KARDELEN çiçekleri açmaya çalışır yamaçlarında.

Gönlü hoş, sevdalısı yanında olunca değmeyin keyfine; her taraf miskü amber kokuları ile dolar. Gülü, nergisi, lalesi, papatyası, sardunyası ayrı koku salar. Artık huzur doludur içerisi.

Bazen kızdırırlar, bazen kendisi kızar ancak bu mevsimde bunlarda olur, bunlarda gelip geçer denilir. Sıcaklığıyla ortayı kasıp kavurur. Merhametlidir kadın. Merhametlidir anne. Göğsüne taş basar, yavrusunu korur yakıcı sıcağa karşı. Korur yuvasını yıkmak isteyen düşmanların yakıcı yalanlarına karşı. Yuvasını korur kadın. Bu bir kader değil, bu bir alın yazısı değil. Bu ne aldatılmışlık ne de aldatılmaktır. Alın yazısı ise asla değildir.

Bu olsa olsa kendini erkek sanan, her ortamda havaya giren, ben erkeğim; hem severim, hem döverim diyen sözüm ona erkek müsveddelerinin kadınlarımıza katıksız ihanetidir. Acı çektirirler, sonra da ben erkeğim der. Aldatmak sanki erkekliğin hakkıymış gibi.

Gerçek bir kadın bir defa, erkek müsveddesi ise bin defa geberir, Gerçek kadını öldükten sonra da olsa el üstünde tutup hakkında övgüler yaparlar. Sahte erkekler geberince; yıkıldı gitti kefere de rahat geldi diye yergi yaparlar.

Ne dersiniz dostlarım. Biz erkekler kadınlarımıza karşı gerçekten haksızlık yapmıyor muyuz? Onları kırmıyor muyuz? Onları koruyalım, gözetelim demiyorum. Kızlarımızın da okumasını sağlayalım. Kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu aklımızdan yitirmeyelim. Kendi nefsimize, kendi şeytani emellerimize, kör nefsimizi tatmin etme sevdasına uyup yaptığımız her türlü ihanetin bir bedelini düşünelim. Biz ihanet ediyorsak, aynı durumu onların yerine koyarak bir düşünü verelim. Bir çok erkek eşi kendisini aldatırsa; bu işi namus paklar diyerek işlenen cinayetler yok mu? Ey erkekler; eşiniz aldatınca namus belası oluyor, kurşun yağmuru oluyor da siz aldatınca mı efendilik kabul ettiğiniz şerefsizliklere de kurşun sıkılmasın mı? Aldattığınız eşiniz de bu bir namus belası deyip size kurşun sıkmasın mı? Her neyse dostlarım. Konuşulacak o kadar çok sözler var ki, sözü uzatmadan şimdilik burada keselim.

Saygılarımla.

Hüseyin DURMUŞ
Emekli Edebiyat Öğretmeni
www.kafiye.net sahibi
Şair ve Yazar