Gelişigüzel.. 

Gülbeşeker’den sonra en sevdiğim kelime bu. Bir zamandır böyle yaşıyordum. Durup durup bazı şeylerin, seni karşı duvarda canlanan anıya çivilemesi hoş oluyordu aslında. Ben bunun durup durup değil de hiç durmamasını istedim ve oldu. Nasıl oldu? Gelişigüzel..

Kenarı kırılmış porselenler, çizilmiş tepsiler, çatlamış bardaklar, yırtılmış kumaşlar, kirlenmiş yer, çatlamış duvar – lekelenmiş duvar – örselenmiş duvar, kalbimden düşüp ayaklarıma; oradan başkalarının ayaklarına.. dönedolaşa, bile isteye, kendiliğinden ve aslında zorlama.. çatlamış kalbim – lekelenmiş kalbim – örselenmiş kalbim.. özetle hasar almış her şeyim; hiçbiriyle bir alıp veremediğim kalmadı. Elbette gelişigüzel..

Kabuk bağlayan yarayı soymak zevk verir. Altındaki taze deriyi görmek, yaranın iyi bir şeyle nihayet bulması sana zevk verir. İncindiğinden, keyif alır hale gelmek, aklına gelir miydi? O enkazı alt edeceğini düşünür müydün birgün? Değer biçecek yatkınlığa sahip oldun mu hiç; sıfır bir şeye? Boş diye değil, sana boş diye ve gıcır gıcır..

Hiçbiriyle bir alıp veremediğim kalmadı. Ufaladım her şeyi, yoğurdum loş mutfağımda, mayaladım. Ekmek üstü yaptım, ekmek içi yaptım, ekmek tabanı yaptım, unutmuşum 180 derece, yaktım. Bu hamura tonla şarkı, tonla şiir, tonla sevdiğim ve sevmediğim film kattım, kitap kattım, aile eşrafı, dost dayanak kattım. İnşa eder gibi öyle özenle yaptım. Yine, yine kabarmadı. Bu hamuru bir daha yoğurmam, ellerime yazık. Kafamdan tarif uydurmam. Bitti.

23 haziran 2017 Hatice Kübra Öktem
www.kafiye.net