HAYALİNİ KURDUM

Hayalini kurdum binlerce yıl uzaktan. Bir tebessümüne hasret kaldı günahkâr bakışlarım. Sen bir serap gibisin içimin çöllerinde; yaklaştıkça uzaklaşan, uzaklaştıkça yaklaşan ve yakan… Hayalin bile serinliktir kavrulan ruhum için, hayalin bile tat verir acıyan yüreğime. Adın geldiği ve ismin can olduğu zaman cümlelerimin özüne, yok olur bütün düşmanlıklar ve savaşlar. Gel, bir gece yarısı cesedime can olmak için gel, damarlarıma aşkınla dolmak için gel!
Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam. Ruhlar gibi yükselip de ufkunda dolaşsam. Bir yolunu bulup gönlünden içeri aksam Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam. Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam. Aşkının odunda pervaneler gibi can verip yansam. Ürkek ceylan misali yanına sokulsam.
Keşke hep aşkınla oturup, aşkınla kalksam.. Anlasam vuslata ne zaman ferman gelecek Hicranla yanan gönlüm durmadan inleyecek İnleyip en taze hislerle hep bekleyecek Anlasam vuslata ne zaman ferman gelecek? Anlasam vuslata ne zaman ferman gelecek? Beni de çağırır mı çağları delen sesin? Bir dua sonrası ay yüzünle yüzüme bakıp, ” gel!” der misin? İçimdeki sancının adı nedir?
Nedir beni bu zamansız mekânsız hasrete çeken, bu yüreğimdeki ağırlık, bu mücrim halimle ötelere duyduğum iştiyak da ne? ‘Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken ardından Ne olur sana ulaşmam için kanadından Bir tüy ver, pervaz edeyim hep ardından Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken ardından.
Bedenim kafes, kalbim tutsak bir güvercin gibi titriyor kafesinde. Uzaklığın çekilesi dert değil. İsmini ansam gecenin ıssız saatlerinde, bir cuma sabahı uykuyu beyninden vurarak duaya dursam, gül kokan bir muştuyla gelir mi melekler? Korkuyorum bu gurbette Sensiz kalmaktan. Yüreğim Sensiz karanlık, yüreğim Sensiz gece… Sana doğru kayıyor gönlümün göklerinde yıldızlar. Bir gece kirpiklerim kapansa; Sen, gül kokunu yüklenerek bir bahar edasıyla gelsen güneş gibi ısıtsan buzdan duygularımı. Rüyalarım şeref bulsa .
Ey kupkuru çölleri cennetlere çeviren gül. Gel o bayıltan renklerinle gönlüme dökül! Vaktidir, ağlayan gözlerimin içine gül. Ey kupkuru çölleri cennetlere çeviren gül. Mecnun gibi arkanda koşan kulun olayım. Bir kor saç içime ocaklar gibi yanayım Sensiz geçen bu acı rüyâdan kurtulayım Mecnun gibi arkanda koşan kulun olayım. Eğer dünya bir nefeslik dar mekânsa ve bu mekâna gelmek imtihansa kul için, Mecnun eyle beni. Şehadet olsun sensizliğin bedeli. Bir kor saç ki içime, ocaklar gibi yanayım. Bu can yoluna kurban olsun. Aklım Senden uzakta kaldığı günleri saymakta. Ruhuma sisli-dumanlı bir kasvet yaymakta. Göster çehreni ki güneş gur uba kaymakta. Aklım Senden uzakta kaldığı günleri saymakta. Kalbimin çekirdeğinde inceden bir sızı; bu sızı Senden . Sensizlikle imtihan etmesin beni Yaradan.
Sana ulaşmak zor olsa da Sana ulaşma arzusunu, Senden uzak kalma korkusunu içimden almasın. Bu diyarlarda vakit dolmadan, ölüm meleği emanetini almadan, güneş guruba kaymadan vaslına ermekle müjdelesin. Beni bensiz bıraksın; ama Sensiz bırakmasın. “Kefenimi saçlarımdan giymeye başladığım şu demde”, Sana döndüm yüzümü. “Zaifem, bîkesem âcizem, .” Dualarım, hep Senden yana. Fidanları bile yeşertir gözyaşlarım. Kapanırken bu âlemde gözlerimde perdeler, Sen tut ellerimi. Öyle bir alayla gel ki beni almaya, sümbüller, nergisler, lâleler eşlik etsin end*****.
Her tarafta tamburlar çalsın, neyler duyulsun, rüzgâr gül kokunu kâinata savursun. Ağaçlar, yapraklar bu neşveyle düğün meclisi kursun. Bari son demimde ruhum huzurla dolsun. Neyin eksik olur Ya Rabbim, bu da benim düğünüm olsun…
Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes… “Üşüme” diye seslenmeni isterdim… Bir el olmanı isterdim, bir kol… “Özledim” deyip sarılmanı… En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim. Kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma…
Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna, ağlasaydım doya doya … Geçerdi üşümesi yüreğimin, geçerdi üşümesi içimin, kirpiklerimde yağmurlar dumanlanmazdı biliyorum… Seninle suları yeşil bir ırmağın kıyısında buluşmak, saçlarının kokusundan öpmek, içime çekmek ve serin soluğundan içmek, sana sarılmak, kucaklamak, uçmak isterdim…
Yokluğun buz gibi soğuk… Üşüyorum… Yüreğim de donmuş sanki. Gözlerimde… Ateşler içinde bedenim… Öyle bir üşüme ki, hiç bir şey ısıtmıyor artık. Bütün uzuvlarım uyuşmuş. Ezip geçiyor ruhumu acılar…
Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi. Kirpikleri kırılan bir zamanın teninde, ağrılı şiirler topluyorum gecelere şimdi… Bilirim, sevmek ve özlemek bir ateşe dokunmaktır; yakmaktır yüreğini yangınlarda. Ama ben üşüyorum. Yokluğun buz gibi soğuk. Yakacak bir şeyimde yok… Ağlıyorum, buza dönüşüyor gözyaşlarım… Ağlıyorum, akıp gidiyor gözyaşlarım çağlayanlara… Bakakalıyorum ardından çaresiz…
Ah! bir el olsan dokunsan alnıma, okşasan saçlarımı bir anne şefkatiyle.. Geçerdi ağrısı başımın, geçerdi biliyorum… Bir gül olsaydın bahçemde, koklasaydım nefes nefes, çekseydim içime derin derin… Bir göz olup baksaydın gözlerime, çekip alsaydın içindeki hüznü… Ah! bir bilsen nasıl sevinirdi yüreğim, nasıl sevinirdi dudağımdaki gelincik, kapımdaki akasya… Susuyorum artık derin derin… Ve sessizce soluyorum bir hazan yaprağı gibi… Oysa ne kadar çok hasretim konuşmaya, anlatmaya anlaşılmaya… Oysa ne çok istiyorum, tüm bedenimden söküp almanı yalnızlığımı, hicranımı bir tılsımla…
Gel. Yüreğim ol seher gülüm, her ölümümde bana yeniden hayat ver. Elim ol, ayağım ol, canım ol… Gecem – gündüzüm ol… Ağlayan gözlerim ol her damlada yeniden doğur beni, yeniden doğur umudumu. Her öldüğümde yeniden yarat ki, seni ne kadar özlediğimi anlatayım yeryüzündeki bütün canlı cansız varlıklara, ne kadar çok sevdiğimi … Önce sen gel sevgilim solmadan resimler, şiirler sislenmeden… İslenmeden geceler … Sonra ölüm gelsin… Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi.

Bodrum1998
Dç. Dr. Zerda ONURLU
www.kafiye.net