Yüreğim Düşe Kalka

Dokunsa boz ezberi nefesime
Gözüm nemlene!

Nöbetinde bölüşür dertlenir dizeler
Mecali yok gündüzmüş geceymiş
Ürperir bir kelebek gözlerime
Dertleşir gülüşü düş aralığı 
Koynuma girer ten seherden
Bana eş değerde.

Eşlik etse boş bir sayfaya 
Söz bitmez diz çöker mecburi
Ardında buğulu bir çift göz 
Yolla alevli yakamozları der
Birikmiş dilim söyletene!

Maharet bir yudum sukut
Acaba aşar mı imgeleri tuzlamaya
Tuzaklarında öpülse keyfin
Yakıp yıkılır yine sonbahara

Tanımadan şairliği
Dünya gailesi utanırım
De hadi kur masayı içelim ufak ufak
Vuralım deli dalgaları
Gönül şenlensin baş köşeye!

Bilmeli göz yaşları cennetin çoğul acıları
İçtirmece ömrün

Ömrü bekleyene

 

/Ah yine de bilinmez
Acının ve anıların
Derinden nasıl demlenir yorumsuz…/

 

Ağırınca gün doğumuna
Yıkar mı?
Koyarsa kendini bir başkasının yerine
Sessiz bir dilekçe oluverir 

Amin der susar mı
Kader utanmasa!

Şimdi karışsa da geceye gebe
Nazarında kem gözler 
Sorsa da bembeyaz mes’ul 
Can bedene söylenir
Her dem öykü eşiğinde
”Yemin billahi ” ,der

Yüreğim düşe kalka!

 

Öyle bakma bende imlasız çılgınlık
Sundun madem gönlüme yüreklilik
Yine öyle olmalı 
Elif gibi dimdik!

İlknur Yıldırım

www.kafiye.net