AYASOFYA

Ayasofya’m, ciğerparem, mahzun ışıyan yıldızım!
Bahtı karalı mefkûrem, bağrımdaki dinmez sızım!

Sen Peygamber müjdesinin sırlar dolu cevherisin.
Sen Fatih’in milletine armağanı, gevherisin.

Türk’ün ruhu Fethiye’sin, güle meftun bülbülüsün,
Haçla hilal savaşının vazgeçilmez sembolüsün.

Selâm olsun kubbendeki o mübarek tükürüğe; 
Otuz iki nakışından şavkı yansımakta göğe.

Altın Top’un gölgesinde münacatta hâlâ Hızır; 
Salihlerle evliyalar onun zikrine muntazır.

Akşemseddin hutbesiyle kutlanırken Çağ-ı Zîşan,
Çınlamıştı minberinde ol Kur’an-ı Azimüşşan.

İlk cumada sütunların yanarken kızıl taşları, 
Akıyordu mihrabında Sultan’ımın gözyaşları.

Şerefen Hakk muradını tam bir asır alamadı,
Yoksa ezan okuyacak bir Bilâl mi bulamadı?

Hangi melanet uğruna camiyi müze yaptılar?
Kazıdılar ayetleri, figüre, puta taptılar.

Tozlandı Murad’ın küpü; söndü Süleyman kandili;
Terleyen direği şimdi okşuyor küffarın eli.

Hünkâr bekliyor mahfilin, boş kalmaktan müteessir.
Kürsün prangalı mahkûm, maksurelerinde esir.

Yâr koynunda ağyar olman hayreti mucip, manidar;
Ne yangınlar atlattın da yanmadı gönlün bu kadar.

Nice hükümdara şeref bahşeden ey kutsal mabet!
İhtişamlı geçmişine yakışmıyor bu garabet.

Kim atacak makberinin üzerinden toprağı, kim?
Kim kılacak yeni baştan bu dünyaya dini hâkim?

Sana vurulan zinciri çözsün artık ricalimiz.
İslâm’a açılsın kapın tükenmeden mecalimiz!

Mücella Pakdemir
www.kafiye.net