ÜÇ H’DEN YAŞAMA

Sana geldim yüreğim ellimde, pişmalıklarım ve yalnızlığımla. Gölgem gibi peşimi bırakmayan özlemimle. Yüreğimin sesi valse başlamış dans ediyor gözleri kapalı. Sözcükler dudağımda, boğazım kuruyor. Işık dmalacıkları gibi yüreğime dökülüyor.

Yaşamadıklarımız, yaşayamadıklarımız, acılarımız içimde volkan, gözlerimden patlamaya hazır. Kaybolmuş zamanlarda dolaşıyorum. Öğrendiklerim, yaşadıklarımdan ve gördüklerimden daha farklı.

Gün kızıl saçlarını boğazın mavi sularında yıkarken tükenmiş zamanın ardından bakıyordu. Köpüklerin üzerinde mola vermiş gemilerden hüzün ve vusalat nameleri geliyordu. Ruhların çirkinliği, salgın hastalık gibi sarıyordu. Senin varlığın beni bu salgından korurken içimde uyanan baharı, belirsiz bir geleceğe alelade koşmamı engelliyordu.

Günün karmamşası, gecenin kutsanmış yalnızlığına gömülürken denizin yosun kokusuna senin kokun karışıyordu. Yanagımdaki damlacıkların sebebi vuslat mı, özlem mi çözemiyordum.

Yaşanmış hüzünlü hikayelerine rastgele buyur eden insanların dünyasında küçük gece gezintilerine çıkıyorum. Kulağa hoş gelecek aykırı ses, etkileyeici bir nota umarak. Büyük bir koronun, uyumsuz mutsuz gürültüsü içinde yüreğime değecek bir ses bekliyorum.Sevmeye yelken açıp, ruhumda dolduramadığım boşluğu, kirli zamanlarda yapılan pis işlerin çirkefliğinden korumaya çalışıyorum.Kalabalığın bir yerlerinde yitik benliğimi ararken…

Hüznün göşyaşlarıyla maviye düşen yağmur damlaları gibi düşlerin enginliğinde kayboluyorum. İçimin ayazını kor ateşler ısıtmıyor,yaşayamadıklarım yaraya basılan tuz gibi canımı acıtıyor.Binlerce kelebeğin kanat çırpışındaki name gibi sessizlik, kulak tırmalayan gürültüye dönüşüyordu.Dalgaların devinimlerinde yüreğimi yıkıyorum. Yağmurla çoğalan gözyaşlarımla. Tam orta yerinden yara almış gemi gibi dibe doğru hızla düşerken geçmişimi derinliklere gömüyorum. Duygularım vurgun yiyor hayata dönmemek üzere. Pişmalıkların, acı çekmenin sonucu olduğunu öğreniyorum. Geçmişimin, hasret, hüzün, haksızlıktan oluşan üç H nin çemberinde olduğunu görüyorum.

Yaşadıklarımı ummanın derinliklerinde bırakıp, kızıl saçlarını gökyüzüne savuran yeni güne ile birlikte yeni yaşama merhabaya hazırlanıyorum.kapanamayan vurgun izleri arasında.Balıkçı ağlarında yeni umutlara kollarımı açıp ”merhaba en geldim” demek istiyorum. Hüzün sofralarından öte, mutluluğun mezesi olmak istiyorum. Karanlık gündüzlerde kaybolmak yerine, dolunayda yakamozlara dokunan ellerin olmak istiyorum…

Takıldığım hüzün ağlarından kurtar beni, sadece ama sadece sana ait olan ruhumun enginlerinde mavinin en koyusununda yaşat beni. Yaşat ki yaşadığımı bileyim…

Fatma AVCI
İstanbul /02/07/2011
www.kafiye.net