Yokluğun

Yokluğum sana bir hançer saplayacak,
Öyle zehirli, öyle sinsi, öylesine de masumca bir hançer.
O masum tarafı sana olan aşkım olacak.
O zehirli tarafları ise sana olan nefretlerim olacak.
Seni dinlemeyecekler,
Seni duymayacaklar.
Yapma diyeceksin onlara,
Acımasızca saplayacaklar sırtına.

Yokluğum seni düşündürecek kimi zaman
Hiç olmasa bile aklından;
Unutuldum diyerek bir şüphe geçecek.
Unutuldum diyemeyeceksin ama
Kalbin haykıracak sana; unutuldun sen, diye.
Ansızın düşünce takılacak aklına,
Ben nasıl unutuldum diye.
Soruların cevapsız kalacak.
Yanında kimse olmayacak,
Ben ki seni deliler gibi seven,
Senden nefret etmesini de bilecek.

Yokluğum zamanla içini kemirecek,
Ben geri gelmedikçe,
Sen zamanla yok olacaksın.
Ben geleceğim aklına zamansız,
Unutuldum diyerek kendini paralayacaksın,
Bu zamana kadar kimse,
Benim seni sevdiğim gibi sevmedi.
Bundan sonrada sevmeyecek.
Kimse sana benim değer verdiğim gibi;
Değer vermeyecek.
Nereye baksan ben olacağım orda.
Ya bir yağmur tanesinde,
Ya da bir kasırgalı rüzgârda.
Ansızın tenine düşeceğim,
Nefesinde beni hissedeceksin,
Damarlarında bir zehir gibi dolaşacağım.
Zamansız kulağına fısıldayacağım,
Öleceksin, diye.

Yokluğum seni ıssız, kurak bir çölün ortasına atacak.
Ne yapacağım, nereye gideceğim diye
Aklından geçireceksin ama
Bir çözüm yolu bulamayacaksın.
Gene aklına ben geleceğim.
Dudaklarında hissedeceksin beni,
Bakacaksın ki kalbini ele geçirmişim.
Oracıkta damarlarından fışkıracağım.
Tam karşına çıkacağım.
Zehirli olan yüreğini elime vereceksin.
Oracıkta ruhunu teslim edeceksin.
Sana kavuşabilmek için yaralı yüreğimi,
Yerinden söküp çıkartacağım.
Yaralı yüreğim zehirli olan yüreğinin üzerine düşecek.
Bense senin elini tutarak evrene veda edeceğim.

Mine Polat
www.kafiye.net