KIZIN SENİ ÇOK ÖZLEDİ

Yaşı on beş… Malatya Akçadağ Köy Enstitüsünden mezun bir öğretmen… Daha gençlik çağının başında sorumluluklar yüklenen… Yaşı tutmadığı için maaş alamayan ve yaşını büyütmek zorunda kalan…
Köylerde geçen sıkıntılı yıllar ve her şeye rağmen görevini canla başla yerine getiren bir öğretmen… Ben, o öğretmenin öğretmen kızıyım işte, babasına benzeyen…

21 Kasım 2006
21 Kasım 2014

Bugün ölüm yıl dönümün baba. Aradaki yılları saymıyorum. Ne önemi var ki, sen aramızdan ayrılalı kaç yıl olduğunun. Ateş aynı sıcaklığıyla yakmaya devam ediyor işte yüreğimi. “Alışmak” diye bir şey söylüyorlar. Evet, yokluğa alışılıyor belki ama, acının şiddeti değişmiyor. Ben şunu çok iyi biliyorum:

Öyle bir ateş düşer ki insanın yüreğine;
Hiçbir şey söndüremez onu, babalar öldüğünde…

Gözlerimden süzülen yaşların yüreğimi nasıl dağladığını bilemezsin baba. Kimse bilemez bu ateşin yakıcılığını, yüreğine düşenden başka…
İnsanın tutunacak bütün dalları kırılır ya… Umut kırıntıları bile kalmaz ya…
Ölüm gerçeğine yenilmek işte bu baba…
Yüreğim hasretin ve acının barınağı; dilim lâl, kelimeler dilsiz…
Ortada öyle bir acı bir var ki, tarifsiz…
KIZIN SENİ ÇOK ÖZLEDİ BABA…

Rahat uyu toprak ananın bağrında babam Zeki Aksoy
Mekânın cennet olsun öğretmen Zeki Aksoy…

BABA

Geldi hazan.
Yaşamak,
Sarı bir yaprak şimdi dallarda…
Hüzün çiçekleri meyveye durmuş.
Bahçedeki güller,
Bir bir solmakta.
Sen de mi ağlatacaksın,
Tomurcukları…
Sen de mi baba?
Koca bir dağdın arkamızda oysa,

Ellerin…
İnce narin ellerin,
Sıcacık hâlâ.
Gitme kal, diyemiyorum sana
Gitme kal…
Sararan tenine,
Saklanmış ölüm,
Bedenini yoklamakta.
Gözlerin,
Yaşlar döküyor solgun yanaklarına.
Ölüm seni benden alacak,
Biliyorum baba.

Bu yürek yokluğuna nasıl alışacak?
Bu beden bu acıyı nasıl taşıyacak?
İşte bu sorunun cevabını,
Hiç bilmiyorum baba…

Ülkü Duysak
www.kafiye.net