AŞK KERVANI
Ilık bir rüzgarın esintisi gibi usul usul içimize giren aşk; nevbaharın kuşları gibi, kalbimizi sükunetten fırtınaya sürükleyen sevda cümleleriyle kanatsız uçurur yolcuları semalarda.

Tabiatın o muhteşem, o bezenen güzelliğine bile ama kalırken gözlerimiz, kâinatta tek bir varlık için atar artık kalbimiz. Sanki ondan evvel bir ruh taşıdığımızın bile farkında değilmişiz. Aşk anlattı bize; ruhun kendi sevgisiyle hayat bulduğunu bu yollucukta.

Onca zamandır, ismimizle hitap edenleri hiç duymamışız. Hiç bilmemişiz, dinlememişiz cananın diliyle kendi ismimizi. Gözümüz, kulağımız, dudağımız bütün azalarımız, meğer kalbimizde uyuyan cananı beklemekteymiş hayat bulmak için.

Ne zaman doğduğumuzu sorsalar; “cananı gördüğüm gün” deriz. Ceset olmaktan çıkıp da, ruhumuzu bedenimize davet ettiğimiz gün başlar biz âşıkların takvimi.

Selam size âşık dostlarım! Selam size yeniden doğan kardeşlerim!
Âşıklar kervanına hoş geldiniz!

Bu kervan ki; hak ve hakikat penceresinden cananın diyarına uçmaktadır. Bu kervan ki; yeryüzündeki tüm badirelerin göklerde de olduğunu ispatlamaktadır. Bu kervan ki; nimbusların ardını yurt edinen canana, bülbülden evvel kavuşmaktadır.

Dertsiz, tasasız, dikensiz yolculuğu umut eden âşıklarımız; sizler henüz bizim kervanımıza katılmamışsınız. Zira aşk kervanı, çile kervanıdır. İster yeryüzünde yürüsün, isterse semalarda süzülsün. Kervan yine acı, yine çile, yine hicran kervanıdır.

“Ben çekerim dünyanın yükünü, ona kavuşayım yeter ki!” diyen âşıklarımız, yolculuğunuzun karartıları korkutmasın hiç gözünüzü. Cesaret aşkın prangasıdır. Zira bir âşık ne yaparsa yapsın, cananın yoluna baş koyduysa asla kendini koruyamaz. Zaten aşk da; kendinden evvel onu düşünmek değil midir? Cananın gözlerini hayal etmek, onun elinden bir bade içmek, onunla uyuyup onunla uyanmak, hepimizin yaşadığı ortak payda değil midir?

Yolculuğumuzda atlattığımız veya hala atlamaya, aklamaya çalıştığımız şu çakıllar, aydınlık günlerin habercisidir dostlar. İlk çakılda pes etmeyip, dönmeyenler bu yoldan, ağır ağır varacaktır semadan. İkinci çakılda sendeleyip, düşmeyenler bu yolda, daha bir seviyor cananı zannımca. Üçüncü ve diğer çakıllara yenilmeyip, aşk güneşi gibi yanan yürekler, size ne bir balçık yapışır ne de biter içinizde serüvenler.

Tebrikler!
Tüm engelleri aşıp, tüm çakılları aklayıp, tüm cesaretini toplayıp
SENİ SEVİYORUM” diyenler.

Not: Bu kervanda bir kez yolculuk yapan âşıklar, ikinci yolculuklarını ancak, ikinci baharda yapabileceklerdir. Üçüncü bir hak aşka bile verilmemiştir.

Elvan USUL
www.kafiye.net