Silgi
Değerli dostlarım. Nasılsınız, iyi misiniz? Yüzünüz güleç, gönlünüz hoş 
   umutlarınız daim olsun can dostlarım. Silgi deyince ilk aklınıza ne   geliyor?  Silgi sözcüğü sizde neyi çağrıştırıyor, ne dersiniz? Kulağıma ilk sesler gelmeye başladı gibi hemen. Bazı dostlarım hata yaptığımızda hatalı harf ve ya sözcüğü sildiğimiz lastik araç diyorsunuz. Bazılarınız internette kullanmış olduğumuz silme tuşu diyorsunuz. Daha bir çok düşünceler de yanında geliveriyor değil mi? Hatta bazılarının aklına taşıtlarda kullanmış olduğumuz silecekler diyebilir. Bazen de ev temizliklerinde camları silmede kullanmış olduğumuz lastik çekecek de diyecektir hemen.

Ben ne düşünüyorum biliyor musunuz? Hani yaşamımızda hiç hatırlamak istemediğimiz, ama unutmayı da düşündüğümüz anlar olur. İşte bu silgi öyle bir olsun ki, ben bu silgiyi öyle bir kullanayım ki, işte o istemediğim anı sileyim, istediğim kalsın. Acıları, kavgaları, istenmediklerimi, başarısızlıklarımı, aldatıldıklarımı, kazık yediklerimi, kazıklandıklarımı, söz verip de bana yapılmayan doğru sözlerin hepsini silip yok etmek için kullanayım istedim.

Memleketin suyunu çıkaranların, her şeyi kendi çıkarlarına kullanıp bana zarar veren siyasetçisini, yöneticisini, bana mali yönden kazık atan sözüm ona kolaylık düşündüğümüz haberleşmedeki yediğim kazıkları, pazarda kiloluğun orta kısmı oyup 100-150 gram çalıp hakkımı vermeyenlerin yaptıklarını. Marketlerde 900 gram olan paketlerin kilo cinsinden değerlendirilip yine nasıl kazıklandığımı eve vardığımda öğrenince küplere biniz Kara Denizin azgın sularına açılmamak için nasıl dayandığımı. Günü geçmek üzere olan ürünlerde ya da kullanımdan kalkacak olabn bazı maddelerde süper indirim diyerek torbalar dolusu alıp eve getirdikten 20 gün sonra o paketleri atmamak için nasıl çaba harcadığımız bir düşünseniz ya dostlarım. İşte onların hepsini silip doğrularını bırakıp yaşamak istiyorum.

Çıkarları çatışan yöneticisi, müdürü, amiri, memuru, işçisi, zengini, fakiri. İnanın en ufak çıkarda hemen düşman oluveririz bir birimize. Hani içimizde vardır ya o hep “ BEN, BENİM, BENDEN” tutkusu. Onu bir türlü “ BİZ, BİZİM, BİZLERİN.”  Duygu ve düşüncesine çevirmedik. Çeviremediğimiz için de büyük sorunlar yaşamaya devam etmiyor muyuz bu nedenlerle? Çıkarların en ufak bir çatışmasında; “ Ben, onun her türlü kirli çıkısını ortaya sereceğim. Onun pisliklerini, onun yaptığı haksızlıkları, yanlışları, çaldıklarını, yaptığı hakaretleri…” diye devam eder. İşte o yapılan haksızlıkları bir silgi ile silivermek istiyorum dostlarım.

Taşıtların kaldırım üzerine, yaya geçitlerine park ettikten sonra saatlerce orada bırakıp; özürlü vatandaşlarımızın, yaya yollarında çocuk arabaları ile karşıdan karşıya geçerken ana yola çıkıp nasıl kurtulmak için takla attıklarını. Ambulansın gelişine yol vermeyip sıkıntı yaratmaları. Yol veren sürücülerin akışa intikal edeceği zamanda ambulansın arkasına takılmış olan son sürat giden araç sürücülerinin oluşturduğu o trafik keşmekeşini. Yolcu otobüsüne binip hemen ön kapıya yakın kolonlara yapışıp arkaya doğru gitmek istemeyen sözüm ona kendisini medeni sayan medeniyetsiz kişileri, hatta uyaran vatandaşlara hakarete varan sözlerle haklı çıkmaya çalışmasını. Aslında daha bir çok olumsuzlukların hepsini kötü yönlerini ele alıp silmek inanın o kadar güzel olacak ki…

Evet dostlarım, ne dersiniz bu saymış olduğum olumsuzlukları şimdi bir silgi ile silip atalım mı? Ne dersiniz? Hadi bir siliverelim bakalım. Allah, Allahımmmm, ey vahhh, eyvahlar olsun.. Ben ne yaptım Allahımmmm, kötülükleri sileyim derken, tüm iyilikleri silivermişim. Bu silginin geri dönüşümü de yok. Görüyor musunuz dostlarım. Dikkatsizliğim nelere mal oldu.

“Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar,
Yer yüzünde sizin kadar yalnızım.”

Sen misin kötülükleri ortadan kaldırmak isteyen ey Allah’ın abdal kulu. Şimdi gökyüzünde dolaş bakalım yeryüzüne inmek için.

Kalın sağlıcakla dostlarım.

İzmir / 10.07.2010
Hüseyin DURMUŞ
www.kafiye.net