DÜŞÜME DÜŞTÜN 
       Ağaçların gölgelerinde kaybolan adımlarınla düşüme düştün, gülümsüyordun. İki yanağımı kavradı ellerin sıcacıktı, usulca göğsüne çektin başımı. Öylece kaldım ben suskun, mahçup, huzurlu. Çenemi tutup kaldırdın ve baktın gözlerimin ta içine, kaçırmadım gözlerimi senden. Yüreğimi kaçıramadığım gibi, bakıştık derinden. 
      
Burnumun üzerine kondurduğun buse ile uyandım, sabahlar oldu diye fırladım ama hala geceydi ve sen yoktun. Ay vardı yıldızlar vardı ama sen yoktun. İki elim yanağımda sıcaklığını yokladım. Oradaydın, başım göğsüne dayalıyken duyduğum yürek sesin hala kulağımdaydı. Sen gözlerini yanı başıma koyup gitmiştin uykumdan. Bir kedi gibi kıvrıldım yatağımda. Yorganı çektim başıma gitmesin diye sıcaklığın. Seni özledim, sohbetini özledim. İnsan olmanın en büyük ayıbıyla yargılama sürecini bitiremedim. Rüyamıydı dokunmalarım, yaşadıklarım ayırt edemedim. Bedenim daha sokuldu sıcağına kendime dolandım bedeninde. Ben kadar sıcaktı tebessümlerim kadar sıcak ve gerçekti sanki. Gün aydınlığında boştu sol yanım. Kara kirpiklerim döküldü yatağa, gölgeni aradı gözlerim. Gün ışığına bir sitem yolladı sözlerim bizi ayırdığı yollar için. Düşlerimi böldüğü için kahrettim gün doğumuna, seni benden aldığı için isyan ettim.
      Gerçek ol uzat ellerini bende kal son defa.

Fahriye HAMZAÇEBİ
www.kafiye.net