Duygular1 Yalnızlık Hissi
Yalnızlık, insanın dünyadan kopması, kendi kabuğuna, çekilmesi bir boşluk hissi yaşamasıdır. İnsanın, kalabalık ortamda dahi yalnızlık hissine kapılması ise başkaları ile kurduğu iletişimde bir anlamsızlık yaşamasından kaynaklanmaktadır. Bu anlamsızlığın temelinde ise, terk edilme, dışlanma, güvensizlik, umutsuzluk, kızgınlık, kırgınlık, hayal kırıklığı, depresyon vb gibi olumsuz duygu sentezleri vardır.
Yalnızlık hissine kapılan insanda ya kimsenin kendi sevgisine layık olmadığı ya da kendisinin, kimsenin sevgisine layık olmadığı düşüncesi hâkimdir. Temel olarak sevgi ve güven eksikliği iletişimi anlamsız kıldığından yalnızlık hissi kendini çok çabuk gösterir.
Bu yalnızlık hissi, bilerek isteyerek tek başına yaşama, tek başına kalma ile aynı değildir. Burada kişi yalnız yaşamaktan zevk aldığı için yalnızdır. Yalnızlık hissi ise, isteğinin dışında yaşanan olumsuzluklardan, sevgisizlikten, ilgi ve iletişimin manasızlığından kaynaklanan bir histir.
Daha çok günlük yaşamında olumsuzluklar yaşayan, manen ruhu aç olan, olayları, insanları sürekli sorgulayan, “neden” sorusuna cevap arayan ama bir türlü çözüm yolunu düşünemeyen insanlarda görülür bu yalnızlık hissi. Çevresindeki insanların kendisini anlamadığını söyler durur bu hisse kapılanlar. İletişimde sıkıntı çeker. Arkadaşlarıyla, akrabalarıyla, ailesiyle bir arada, güzel bir eğlence mekânında bile olsa o yine yalnızdır. Çünkü içinde var olan duyguları net olarak ifade edebilecek, gözüyle, gönlüyle sevebilecek en önemlisi güvenebilecek birileri yoktur yanında. Ailesi de dâhil olmak üzere herkese karşı bir şüphe duyar ve adeta bu şüphe onu, dünyanın merkezinde tek başına kalmış, anlaşılmayı bekleyen biri hale getirir. Bu yalnızlık hissine kapılan insanların, depresyon içinde olabilecekleri aşikârdır. Yaşadığı küçük küçük olumsuz yaşantılar ve nihayetinde bardağın son damlasının gelmesiyle büyük bir olumsuzluğa dönüşüverir. Böylece kişi, yalnızlığın doruğunda bir hayat sürmeye başlar.
Newton “İnsanlar köprü kuracakları yerde duvar ördükleri için yalnız kalırlar” derken iletişimde örülen duvarların, kurulamayan diyalog köprüsünün insanı yalnızlık hissine nasıl ittiğini anlatmaktadır. Anlamlı bir iletişim köprüsü kurabilmek için; güven harcına, sevgi demirine ihtiyaç vardır. Gönülden gönüle akmanın en kestirme yolu iletişim köprüsüdür. O halde lazım olan malzeme, güven ve sevgidir. Herkese şüphe ile bakan, “acaba mı?” sorusu ile tereddütlü ilişkiler kurmaya çalışan, karşısındakini tanımadan ön yargı ile olumsuz hükmü veren insanların kurdukları köprüler kısa ömürlüdür. Ve hep aynı zihniyetle yapılırsa bu köprüler her defasında yıkılmaya mahkûm olacaktır. Bir zaman gelecek, artık kişi, nasıl olsa bu köprü de yıkılacak diyerek hiç köprü kurmaya başlayacaktır. Hatta daha da ileri giderek, karşıda yapılmakta olan köprünün kendisine uzanmasını da engellemek için duvarlar örmeye başlayacaktır. Akabinde ise, yaşanan yalnızlık hissinin yaratacağı travma, psikolojik rahatsızlıklar ve psikosomatik hastalıklar ardı sıra gelecektir.
Günümüzde birilerine güvenmek, inanmak pek kolay değil. Doğru. “Elini versen kolunu kaptırırsın” zihniyetiyle pek çok birey birer duvar örmekle meşgul. Bu da doğru. Lakin sevinci de kederi de paylaşmak, güven çemberinde bir birey olmak imkânsız da değil. İllaki güven duyulabilecek, sevilmeye değer ve bizim sevgimize de layık insanlar vardır. Önemli olan bu insanları arayıp bulmaktır. Bunun için ilk yapılması gereken ise, ön yargıyı kırıp insanları tanımak için onlara şans vermektir. Yalnızlık hissi bizim elimizde olmayan nedenlerle kapıldığımız fakat elimizde olan çarelerle imha edebileceğimiz bir histir. O halde, bizi rahatsız eden, toplumdan, olaylardan, zamandan soyutlayan bu histen kurtulmak için kolları sıvamanın tam zamanı. Çünkü yalnızlık Allah’a mahsustur. İnsan yalnız yaşayamaz. Yaşamaya çalışsa da ona “yaşayan bir ölü” tabiri ile bakılır. Bu bakışı kırmak yeniden yaşama dönmek için yeniden manalı iletişim köprüleri kurmaya başlayalım.

Elvan USUL
Ocak 2009
Kulvar Gazetesi
www.kafiye.net