YAŞLILIĞI BEKLERKEN

Hep arkadaşlarımla sohbetlerimde bunun şakasını yaptım. Her yanlarından ayrılırken kendimi tiye aldım.
‘’Ben yaşlı ve yorgun bir kadınım. Artık sütümü içip yatmam gerek. ‘’
Hep böyle söyleyerek ayrıldım yanlarından, yada sohbetten..
Bu bir kabullenişti zaten. Yeni yaşamıma şimdiden adapte olmaktı.

Evet artık biliyordum. Yaşam her geçen yılla birlikte yorgunluk veriyordu. Her yıl vücudumdan gelen sesler artık eskisi gibi sağlıklı olmadığımı bana fazlasıyla hissettiriyordu.

Tüm ailem ve dostlarım, yaşımı göstermediğimi, hala çok genç göründüğümü bana söylese de, maalesef bu gerçek hiç değişmeyecekti..

Evet artık yaşlanıyordum..
En azından kendimi beni bekleyen bu yıllara hazırlamaya karar verdim ister istemez..
Her sabah işe giderken yaptığım alışveriş değişti.
Öncelikle kalsiyum ihtiyacı için gerekli yarım kg. süt yer aldı çantamda.. Sonra 2 şişe soda…
Yenilen sandviç kepek ekmeğine yapılır oldu. Başucumda sürekli bir sürahi su…

Sonra monoton iş hayatının getirdiği tembellikten kurtulmak adına asansör kullanımı kalktı gündemimden. Zaten evde mümkün değildi bu, asansör yoktu.. İşte de yok saymak mümkün oldu.

Bunun da yeterli olmadığı aşikardı aslında. Hiç olmazsa biraz yürümek adına eve gidiş güzergâhımı değiştirdim. Artık bostancı sahil yoluna yürüyordum otobüse binmek için. Hem bu birazda moral oluyordu benim için. Birkaç insan görerek, hareketli mekanlardan geçerek günü neşeli bitirmeme vesile…

Hepsi iyi güzelde..
Bedenimi yaşlılığa hazırlarken, ya yüreğim… Peki oda hazır mıydı bu kaçınılmaz gerçeğe..
Yada hazırlanmaya hevesli miydi??
Bu konudaki gerçeği fark etmek ister istemez tebessüm etmeme sebep oldu.
Hatta bir hayli de keyiflendim.
Onca rahatsızlıklara, onca yorgunluklara rağmen yürek hiç yaşlanmıyordu..
Üstelik yaşlanmaya da hiç hevesi yoktu
Hala içinde kuşlar uçuyordu kıpır kıpır
Hala güneş gibi ısıtıyordu sevinçleri
Hala balonları vardı rengarenk uçurduğu
Ve hala neşe içinde bir çocuktu hiç büyümeyen

Bu akşam ışıklara kurban gittiğinden kaçırdığım otobüse aldırmadan, yağan yağmura, hatta titrememe sebep olan rüzgara rağmen durakta bir sonraki otobüsü beklerken kendi kendime gülümsedim işte.. Yüreğimin yaşlanmayan yüzü gözlerime yansımıştı işte.. Biran etrafıma baktım. Kendi kendime gülmemi fark eden var mı diye.. Hoş bu da hiç umurumda değildi ya.. Gülmek gibisi var mıydı sanki..

Ve bu tebessümün ardından otobüsüm geldi. Koltuğa oturdum. Bitmek üzere olan romanımı elime aldım. Ve başka bir hayatı okuyarak geçen yol serüveninden sonra, yemek sofrasında beni bekleyen aileme katıldım. Bana güleryüzle hoş geldin diyen aileme katılırken annem ve babamın da bizimle gençleştiğini görmek keyifliydi…

Şimdi bir fincan çay eşliğinde dile gelen güzellikleri okumak güzel..

Hey acımasız hayat…
Yaşamıma kattığın tüm sorunlara rağmen, hazırlıklarıma rağmen, yaşlanmıyorum işte…
Sana inat yaşıyorum hayat…
Yüreğimin gençliği ile….

 

Şule AKAR
24.09.2007 / SAAT: 20.25
www.kafiye.net