şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Ama simdi, gozlerini acar acmaz “Ruya miydi yine her sey?” diye afallamak, sonra fotograflara bakip derin ve icten bir “Oh” cekmek, ardindan iciniz sicacikken sukretmek diye bir sey var.
“Simdi sevgilim, şöyle de bir sey var; sen yıllar yılı hayatimdasin.
Geç Kalan Bir Taziye Yazısı ve Taziyet-nâme Geleneğimiz Üzerine Birkaç Söz, Birkaç Dörtlük1
(25.02.2005) tarihinde Cuma günü kayınpederim Erzurumlu Hacı Mevlüt Efendi’yi rahmete gönder(miş)dik. Allâh gani gani rahmet eylesin. Hoş adamdı. samimi bir müslüman, dürüst bir esnaf ve iyi bir insandı.
Şimdi birileri çıkıp aşkın varlığını inkar ediyorlar. Gülümsüyorum. Birinin size aşık olduğundan emin olamayabilirsiniz, ama aşıksanız, işler değişir. “Her şarkı onu hatırlatıyor, her şiir onu özletiyor, gülüşüyle büyüleniyorum, dalgınım tüm gün, rüyalarımdan çıkmıyor, aptal aptal gülümsüyorum tüm gün” klasikleri var mesela, inanın bana bunlar yalnızca filmlerde gerçekleşmiyor. Sadece o tılsımlı insanla karşılaşabilmekte bütün mesele.
Bazen ruh sahip çıkamaz gönlüne. Gönül alabildiğince özgürleşir ve kimse kestiremez nereye gideceğini. Bir bakmışsın hiç gitmemesi gereken birine gider yerleşiverir. Ve ne ruh ne de ruhun sahibi “gönlüm dur, nereye gidiyorsun, yanlış yöndesin” diyemez. Ya peşinden sürüklenirsin ya da gönlünü gittiği yerde bırakır öylece geri gelmesini beklersin.
Annemin yüzüme bakmağa kıyamadığı, babamın gözünün nûru, gönlünün sürûru
Ben Sevocan, aşkın aahh haliinin gönüllü saliki , sonsuz yolcusu olmaya içten
içe namzetken bilmiyordum ki aşk şehidi Şems’in elleriyle yoğrulup O’nun
aşk fırınında közleneceğimi…
Bu sabah üzücü bir haber ile uyanmak,pekte iyi gelmedi. Zaten uykumu alamamıştım. Uykumu alamadığım zamanlar aksi,huysuz biri olurum ve bu haber üzerine şuan ki ruh halim belirsiz.. Yengemin ölüm haberi ile uyandım. Bir an durakladım ve akl…ımdan bin bir türlü şeyler geçti aklımdan. Üzüldüm ama kendime hayret ettim.
Ben bazen, arsız bela, fundyy, dj Akman da dinlerim. O an ki ruhum ne ise onu söyler, dinlerim. Evet arsız bela deyince ıyğ diyenleri duyar gibiyim. Bazen önemli olan ses değildir. Müzik ve sözlerdir. Ben yeri geldi mi Türkü, slov, arabesk, rap,yabancı, Kürtçe, Türk halk müziği… ben hepsini dinlerim. Şarkıda önemli olan ses değildir. Evet ses illa ki önemlidir ama ilk sıralama melodidir. Müziğidir. Ben dinlediğim onca müziğin sözlerini hatırlamam ama müziğini hatırlarım.
Yüzünüze tebessüm olarak her şeyi ama her şeyi, minik bir kumbaradaki bozuk paralar gibi sevimli ve göze batmaz bir sabırla, kalbinizin en kutsal en hassas yerinde, benliğinizin mailesiyle birlikte birem birem biriktirin… Anımsadıkça dirhem dirhem çoğaltın sevinçlerinizi.
Mütebessimlikler, anlamları, sizlerin o destinamsı çehrelerinizde bulsun… Sonra gülümseyin ve solmasın açelyalarınız ve adını bilmediğim tüm çiçekleriniz…
Her zaman aklıma gelen soru; baba olmak mı zor, yoksa babalık mı zor? Çoğu zaman verilen kaçamak cevaplar sanırım hemen kulaklarımızda çınlayıverir. Baba olan erkeklerin hemen ağzından şu cümle çıkacaktır: “ Git be kardeşim, bulamadın mı başka soracak soru. Tabiî ki baba olmak çok zor. Babalık ne ki?” ancak annelere sorarsanız: “ Erkeklerin babalıkları ancak bize yeter. Canları sıkıldı mı öfkesini bizden çıkartırlar. Çocuklarına bağırmazlar, onlarla
Kimi zaman çoğumuzun kendi kendine sorduğu bir soru bu. Ölmek mi kolay yaşamak mı? Öyle bir dar boğaza girer ki hayat denilen nefes denizimiz, yutkunamayız. Gerek ağır sözlerin, gerek ağır yaşam şartlarının ardını hep karanlık görürüz. Gecenin içinden çıkılmaz, güneş bir daha doğmaz, bu hayat böyle çekilmez der, kahrederiz.