Kategoriler

Arşivler

Makaleler Kategoriler

Tarih 25 Ara 2010 Kategori: Elvin USUL

ÜZÜNTÜ

ÜZÜNTÜ Üzüntü, olmasını istemediğimiz bir durum karşısında hissettiğimiz ruh tedirginliğidir. Kendi fikrimize, yaşantımıza, bakış açımıza veya olmasını istediğimiz olay ve olgulara ters düşen her şey üzüntüye neden olmaktadır. Bazen değer verip sevdiğimiz birini kaybetmek bazen alıştığımız bir düzeni istemediğimiz şekilde değiştirme zorunluluğunu yaşamak, bazen kırmak, kırılmak bazen zarar görmek bazen zarar vermenin pişmanlığını yaşamak üzüntülerimizin […]

Tarih 25 Ara 2010 Kategori: Doç Dr. Zerda ONURLU

ÖyLesine Yuttum Ki SesLi HarfLerimi. .

Korkar oldum noktalar koymanın ardından yeni cümleler kurmaya. Artık yokmuşsun, artık yokmuşum, artık yokmuşuz. Gün batımları yokmuş oturduğumuz odanın sarı duvarlarına yansıyan. Ellerin yokmuş en beklenmedik anda ellerimle kavuşan. Aşklar yokmuş artık, bir zamanlar var olduğuna inanılan. . .

Tarih 25 Ara 2010 Kategori: Doç Dr. Zerda ONURLU

Herkes Bilsin Aşkımı

Sen baharın yağmurla getirdiği özlemdin içimdeki. Sen çiğ tanesi kadar saf ve ne olduğunu asla anlayamadığım, yanımdın ve denize düşüp de ıslanmaktan korkutan bir savaştın yüreğimde.

Tarih 25 Ara 2010 Kategori: Elif EYLÜL

Gözyaşlarımı Ezdirtmem Sana

Gözyaşlarımı Ezdirtmem Sana Ağır bir yüktü omuzlarıma bıraktığın giderken benden. Hasrete gebe zamanların çıngırak seslerinde sensizliği dinledim sessizce. Umarsızca atan bu kalbe ritim tuttu gözyaşlarım. Ve ben, hasret duraklarında bıraktım yaşanmamış düşleri… Yaktım gönlümün ucunu, salıverdim sensizliğe mahkum ettiğin yüreğimi… Zamanla dinginleşti ruhumda kopardığın fırtınalar ve med-cezirler çekildi yavaş yavaş kıyılarımdan… Sana biriktirdiğim hasret kokulu […]

Tarih 20 Ara 2010 Kategori: Hüseyin DURMUŞ

NEDEN KAFİYE NET?

NEDEN KAFİYE NET?            Kafiye”  edebiyat terimi olarak; mısra sonlarındaki ses benzerliklerine denir.  Oluşumunun Türklerin sözlü Türk edebiyatı döneminden başlayıp günümüze kadar gelen, Türk halk edebiyatında şiir yazan ozanların üzerinde önemle durduğu bir uyumluluk, akıcılık olayıdır.             Başlangıcından günümüze ozanlarımızın yazdıkları tüm şiirlerde göze olduğu gibi kulağa da uyum sağlayan kafiye;  aynı zamanda halkımızın da […]

Tarih 20 Ara 2010 Kategori: Mimoza SARIŞIN

Sevgiliye Mektup 1

Sevgiliye Mektup 1 ( Vuslata Doğru Bir Adım Daha) Merhaba sevdam… Yüreğim yüreğindeyken, duygularımın hafızamdaki kelimelerle birleşebildiği şu anlarda sana uzanan aşk, vuslat yollarındaki sevda katarına bir yenisini ekliyorum… Güneşli, yaza yakın sıcak bir Mayıs günündeyim. Gülümsüyor tabiat bana ,gülümsediğim gibi sana.. Başımda deli bir sevda, içimde şarıl şarıl akan aşkın damlalarıyla,sessiz, dingin, duru bir […]

Tarih 20 Ara 2010 Kategori: Erol GÜLDİKEN

Sevgiliye Mektup 3

Sevgiliye Mektup  Merhaba yüreğim… Yüreğinden yüreğime akan ilhamınla ve aşka dair en güzel duygularla dolduğun yüreğimde hissettiğim sana, merhaba yüreğim derken, akıyorum yüreğimle yüreğine yüreğimdeyken sen… Bana en güzel saray olarak sunduğun yüreğine öyle sahiplendim ki… Sen oldum kendimle yüreğinde, sana merhaba yüreğim derken… Seni ilk tanıdığım günden beri şiir oldun dilimde… En girift yürek […]

Tarih 20 Ara 2010 Kategori: Hüseyin DURMUŞ

SAÇMALAMAK PARAYLA DEĞİL

SAÇMALAMAK PARAYLA DEĞİL Nasıl başlarsınız, nasıl söylersiniz, nerelerden anlatmak istersiniz? Hayırdır deyip bir ipin ucunu yakalayarak bir şeyler karalamak, bir şeyler yazmak, bir şeyler söylemek… Evet can dostlarım. Çoğu zaman yazmak istediklerinizi yazamazsınız ve yazdığınız zamanda, siz ne yazdığınızdan ne de yazmaya çalıştığınızdan bir şeyler anlatamazsınız. Ben nasıl olsa saçmalamaya başladım. İsterseniz ilk defa bugün […]

Tarih 20 Ara 2010 Kategori: Doç Dr. Zerda ONURLU

Üç Koçan Mısır

Nehir kenarında oturmuş, yazın bunaltıcı ve yakıcı sıcağından kurtulmaya çalışıyoruz. Nehirdeki suyun serinliği, rüzgarın yardımı ile bizleri de serinletmiş ve neredeyse akşamı yapmıştık. Yavaş yavaş toparlanmaya başladık. Artık akşam oluyor ve eve dönme zamanı

Tarih 20 Ara 2010 Kategori: Doç Dr. Zerda ONURLU

Ya Bardak Olacaksın Ya Da Göl

Ya Bardak Olacaksın Ya Da  Göl Ustaların çıraklarına sadece edindirdikleri mesleği, zanaatı değil hayatı da öğrettikleri, en geniş ve gerçek anlamıyla öğretme  oldukları dönemde Hintli bir ahşap ustası yaşıyordu. Bu ustanın çırağı büyüdü, ahşap işlemeyi ve hayatı öğrendi, kendi işini kurup başlattı. Bir süre sonra dostlarından biri oğlunu getirdi. Ustadan onu yanına çırak almasını istedi. […]