şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Unuttum sen olan günaydını…
Akşamlardaki gizi…
Hasretle sevişen kumruları…
Yüreğimdeki seni unuttum…
Bazen yaşam anlamını yitirmiştir…
Ayrılıklar kaçınılmaz son…
En güzel aşkların nazara gelişidir…
Bir gidişte saklıdır ELVEDALARDA…
Gel ki,gör ardından bıraktığın enkazı.
Bir kürek al bir de kazma,
Nasıl ki ruhumda bıraktığın derin çukurlar,
Vur kara toprağa,aç şimdi bir mezar,
Define bir âlemdir. Bütün dünyası avuç içi kadardır. Cami, Kapalıçarşı, Altıparmak… Nadiren başka yerlere yolu düşer. Kahveye çıkmaz, ziyarete gitmez. Herkes ona gelir. Eskiden de böyleymiş. Çocukluğunun geçtiği evde de ana baba olarak bildiği kişiler, ailenin yaşlıları olduklarından herkes onlara gelirmiş. Onlar pek bir yere çıkmazlarmış
Bu nasıl bir aşktı ki evlenince bitiveriyordu? Bir zamanlar onlar birbirlerini görmeden duramıyorlar, fırsat buldukça bir araya geliyor, hiç ayrılmak istemiyorlardı. Yoksa bir süre sonra ben de mi öyle olacaktım? Yani şimdi bir gün görmesem, bir yıl görememiş kadar özlediğim İlhan’dan, bir süre sonra görmeye dayanamayacak kadar nefret mi edecektim? Aşk bu muydu? Böyle bir şey miydi?
Yedi tepe üzerinde itinayla kurulan
İstanbul’un kız kulesidir esrarı koruyan,
Ada vapurudur yandan çarkı ile savrulan
İmrahor da dilde destan çeşmei Ayşe sultan
Biz hiç konuşmadık. Sadece hissettik birbirimizi. Gün boyu ara ara ve geceler boyu, saatlerce… Ne bir harf ne bir hece… Sadece hissettik ve sevdik, öylece…
Yüzüne baksam, yok oluyordu tüm âlem… Parlıyor ve görünmezleşiyordu çevrem. Yalnızca o kalıyordu… Onun gün misali cemali… Gözlerimi ondan alamıyordum. Afsunlanmış gibi… Cin çarpmış gibi… Bir mecnun, bir meczup nasılsa öyle… Anlatılır gibi değil! Yaşanası… Tuhaf mı tuhaf… Anlatılsa da akıl almaz!
Yeşil gözlerine bağladın beni
Okyanus içinde yüzdürüyorsun
Unutmamak için sevdim ben seni
Özlem yokluğunda bezdiriyorsun
Kimimize gerçek gibi görünse de, dünya hayalden bir bahçe… Çoğumuz onu sıla bilsek de gurbetin ta kendisi… Kavgayla, hırsla, vahşetle, şiddetle geçenlerimiz var bu gurbetten. Sövenlerimiz, sayanlarımız; hiçbir zaman nefsi de, gözü de, gönlü de doymayanlarımız var. Fakat Sen, ey nebiler nebisi dünya gurbetinden ne güzel geçtin. Ezmeden ve üzmeden… Daima severek ve sevilerek…
İçimde bir şeyler durmadan yanar
Güneşin en parlak molası gibi
Bazen durgunlaşır bazen de kanar
Sanki bir elmanın allısı gibi