GÖLET

Şehrin kaldırımlarından süzülen

Yağmur çiseciklerine sordum

Şiirler mi sarhoş yoksa ben miyim
Neydi böylesi dehlizlerimde yırtılan
Karayelin siyah saçlarından
Bahtıma dolanan

Bir kız çıkıyor
Mavi tenli buhranlarımın
Şeffaf göletlerinden

Neye üfleyen soluğu
Sanki bedenimde üryan sancı

Ayakuçlarında canına yandığımın
Şuh mercan kınası
Dudakları kiraz ısırığı emiliminde
Yeleleri ipek döken sırttan
Kendini tan vurgunu düşlere salan

Acı üfleyen dudaklarında ney kıyımları
Suçlu kimdi
Cinayet mahalli sus pus
Meşe palamutlarının gizinde
Duvarlarımın ardında bir ayaz

Hilalin hicranından
Şafağın sükûtlu duruşlarına damlayan
Gençliğim

Dudakları beline kadar sarkmış gecenin
Umut kesen acımasızlığı
Serçelerin gözlerine akan
Kanı damarlarımın

Oysa ben seni sormuştum
Islak bakışlarına İstanbul’un
Menevişlerinde bulurum diye seni yeniden
Durdu sağanak kesildi sesi su perisinin
Kızılca pıhtısı çözüldü ayaklarından
Tozak tozak püskürdü efkâra

Kirpiklerinden yakamozların
Gardenyalar açan göğün
Saten süren duruşuna

Meğer sevdamın künyesi düşmüş
Kız kulesi’nin ak boynundan
Demir atması ondanmış
Yokluğunun derinliklerime

Eğdi başını deniz
Koynuna sığınan yüreğime
Kara kapkara eldivenli bir eldi hatırladığım
Giderayak boğazımı sıkan

İçimde kaldı şiirlerim
Söyleyemedim
Kırıldı ucu kalemimin yazmadım

Ah sevdiğim
Seni devirdiğin yarınlarıma yazdım

Filiz Kalkışım Çolak
www.kafiye.net