MESELE


Kendi ayak sesinden ürkerek güpegündüz,
Yan basınca tabana düşmek midir mesele?
Dönüp şaşkın haline söverek düpedümdüz
Sonra düştüğün yeri eşmek midir mesele?
Zora ayak uydurmak nedir? Dur düşün hele

Mesele teselliyse ey gözü yaşlı insan!
Sessizlik dehlizinde kendini çek hesaba
Bilmez misin ölçüde akla sunulan ihsan;
Sabrı sınava tutup, nimeti koyar kaba
Şikâyet üslubunda  figânın olmaz kaba

Belli ki, çetin sınav; kaç firede bedeli,
Mukabelede kelam hacetinde zorlanır
Araya giren şeytan uzatınca bed eli
Kaşı inmiş Adem’in tahammülü horlanır
Kayıp, kazanç sofrası ikrama müddet tanır

Değil mi ki kor ateş sıcağında rakseder
Kendinden geçen alev hevasını ar sanır
Dilin çözülen bağı suretine akseder
Yürek eğriliğinden gönül korkup, aldanır
Zenbili yüksek ocak kubbesini dar sanır

Nihai mesafede talimdeki heyetin
Yorulmuş nefesinde semai fasıl olur
Sakın ha! Ağırdan al; tempo tutmuş niyetin
Can ağzına gelenin duası nasıl olur
Kimbilir, düşmüş kulun maksadı hasıl olur.

Nezahat YILDIZ KAYA
www.kafiye.net