GÖRMÜYOR MUSUN BABA?

Bir haziran akşamına denk gelmişti gidişin.
Yaz yağmurundan çamura bulanmıştı ortalık
Daha körpecik bir fidandım gittiğinde.
Beni bir başıma bırakıp gittin ya
Bir bilsen ne acılar sığdırdım şu küçücük yüreğime.
Ne hüzünler ektim
Ne gamlar biçtim o minicik ellerimle.
O minicik ellerim nasır tuttu,
Nasırlar hala duruyor avuç içlerimde
Hadi bak
Baksana nasırlarımı görmüyor musun baba?

Tam da filize durmuştu dallarım,
Gittiğin o gün, kırdın kanadımı kolumu.
Bir daha açmadı, açamadı gonca güllerim
Sen gittin ya
Çok sancılı geçti gecelerim.
Dört mevsimim hep hazan.
Baharlar nedir hiç bilmedim.
Hala bekliyorum baharlarım gelecek diye
Oysa kapıdaki karakış
Nefesim yetmiyor parmak uçlarımı ısıtmaya.
Bak tırnak uçlarım mosmor oldu,
Nasıl da titriyor ellerim görmüyor musun baba?

Hani yağan yağmura karışıp gittiğin gün var ya
İşte o günden beri
Göz yaşlarım her zaman salıncak kurdu kirpiklerime,
Eksilmedi genzimden rutubet kokuları .
Ne zaman derinden bir ah çeksem,
Sol yanıma bir acı çörekleniyor,
Nasıl anlatır bilmiyorum
Tarifi yok ki bu acının.
Bak
Bak ciğerlerim nasıl yanıyor görmüyor musun baba?

Beni bırakıp gittiğin o gün var ya
Sekiz nokta dört şiddetinde bir deprem yaratın dünyamda
Öylesine sarsıldıki küçücük bedenim
Ne taşlarım yerine oturdu.
Ne de sırtımın teri kurudu.
Hüzünlerim sırtım da dağ oldu
Büyüdükce büyüdü.
Bıraktığın yükün altında ben hep küçüldüm.
Yaşım kırk’a dayandı neredeyse ama
Bak ben hala,
Gölgesi büyük kendisi küçük bir kadımın!
Bu perişan halimi görmüyor musun baba?

Denizli/07.02.2011
Safiye SAMYELİ
www.kafiye.net