SEHERLERİN SÜKÛT DİLİ

Zaman giyer esrarlı fistanını,
Vakt-i seher gül
ümser
Ve efsûnlu menfezinden
Hüzme hüzme salar nûrlarını.

Fısıldar gönül kulağıma
Sırlı sükût diliyle…

Şöyle der bir ana şefkatiyle:
“Haydi dost
um, zaman halvet zamanı…!

Ufuk Çizgisi doğurmadan güneşi,
Yelkovanlar savurmadan beş’i,
Doğ sen de her seherde yeniden.

Davran Ey Cân haydi, kalk ve uyan,
Tatlı uykunun derûnundan.

Feleklerden çal muhabbet demini,
Sessizce ânımın sükûtundan.

Üstüne örttüğüm ipekten şalı,
Usulca sıyır üzerinden.
Sil iblisin gaflet sürmesini,
Sil ve kalk, sıcacık yerinden.

Tazelen ab-ı destin nefesiyle.
Yeniden doğ ve yenilen
Bir bebeğin mâsûmiyyetiyle.

Dinle , bezm-i elest türküsünü !
Bak dinle, neler söyler bülbüller,
Aşk u muhabbet demlerinden.

Öğren aşkın kuş dilini,
Coşkun ötüşlerinden.

Dem bu demdir dostum, dem bu dem.
Sevim der:”Olamadım kuşlar gibi âh nidem”:(

Seher der:
“Puhu kuşu gece
lerde hû çeker,
Dinle Sevim!! Rabb’isine neler der.
Meleklerle el ele, serîn sînemde,
Gufrânımdan selâmlar getirirler.

Hani sen taa ezelden,
Rahmân’ın kucağında uyurken,
Sökmüştü ya varlığının şafağı.

Çıkarıldın yokluğun kuyusundan,
Bir bulanık damlacıkken gemiyle,
Tutunmuştun ya anne
nin rahmine.

Büründün sonra da ete kemiğe,
Yüce Zât’ın teklifiyle müşerref,
Oldun ve doğdun insan
diye.

Dağlar taşlar bu teklîften inledi,
Korkusundan yüz üstü pârelendi.

Sen kabûl ettin, koydun baş üstüne,
Mühür vurdun ey dost
um, ne büyük bir teklife.
Şimdi getir bu ahdini yerine.

Sana bu yolda var ki, iki azîm düşman,
Biri nefsin, diğeri laîn şeytan.

İşte dostum, iblis seni kemendiyle boğmadan,
Güneş gelip üzerine doğmadan,
Vur günahın arsızlaşan boynunu,
Dön kıbleye, melek
ler seni koğmadan.

Usulca ser seccâdeni, ses yapmadan,
Kıyâm et gizli gizli, kıyâmetin kopmadan.

Ürpererek düşün, yaratılış öyküsünü,
Gizli gizli yakarırken Rabb’ine,
İbretle seyret hep, güneşin doğuşunu.

Sevim Çiçek KARADENİZ
(Sevim’in kırık incileri)
www.kafiye.net