NASIL OLMALI?

İnsanların yaşamı çelişkilerle doludur. Nasıl olmasın ki? Hele bir de erkekseniz, çelişkilerin tam orta göbeğinde siz olursunuz. Baş sorumlu, baş mimar, günah keçisi, aksi, zorba, kaba….İnanın bu saydıklarım az bile dostlarım. Daima siz bu olumsuz kişilerden olursunuz. Siz hiç hata yapmayacaksınız, en iyisi ve en hızlısı siz olacaksınız. Bir de erkek olduğunuz için ağlamayacaksınız. Çünkü erkek adam ağlamaz derler sevgili dostlarım, öyle değil mi? Erkek adam asla ağlama! Bu felsefe bana çok ters bir düşünce. Bunu bir erkek olarak kabul etmiyorum.

Şöyle bir düşünelim. Hele bir de evliyseniz, yandınız artık. Hani yandı güzelim keten helva dedikleri durumdan çıkmak için Allah’ın emrini çekersiniz. Evlilik yıldönümünü hatırlamak sizin göreviniz. Hediye almak ta sizin göreviniz. Hele birde eşinizi çalıştırmıyorsanız, işte o zaman işiniz daha da zor dostlarım. Bir şey mi alınacak; yok deminiz yeterli olmayacaktır. Çünkü almak zorundasınız. Evlenirken eşinize her şeyi alacağınıza ve ya almayı garanti ettiğiniz için alamam diyemezsiniz. Almam dediğiniz an eşiniz size o zaman: “ Ben çalışacağım, çalışmak zorundayım. Çünkü sen verdiğin sözleri yerine getirmiyorsun. Bu nedenle ben çalışmaya başlayacağım, hiç olmadı kendi ihtiyaçlarımı kendim karşılamak istiyorum.” diyerek karşınıza dikilecek, siz de çaresiz kalacaksınız. Ekonomik sıkıntılar yetmiyormuş gibi eşinizin baskılarının yanı sıra bir de çocukların alınması zorunlu ihtiyaçları da belinizde ayrı bir kambur oluşturacaktır. Bir de eşinizin babası ona çocukluğunda: “ Ben sizi okutmak için canımı feda ederim, gerekirse sırtımdaki ceketi satarım, fazla mesai yapar, ne yapar ne eder sizleri okuturum.” demiş ise, bu sözü de size söylemeye kalkmışsa, işte ozaman kızılca kıyamet kopar. Eliniz kolunuz bağlı, canınız sıkılır, sıkıntı içerinizde kızılca kıyamet koparır. Erkeklik belasına bu lafları yemek te istemezsiniz. İçinizde fırtınalar koparken siz evden sorunlara çözüm bulmak için sokağa çıkar, dertleşecek arkadaş ve ya borç alacak bir dost aramaya çıkarsınız. Bu ekonomik sıkıntılar içerisinde siz de yoksa başkalarında da yoktur. Bunu bile bile yine de bir umut yola çıkarsınız.

Sevgili dostlarım. Eşlerin eğitimi, aile anlayışı ve aile içerisinde paylaşımI çok önemlidir. Paranın varlığında mutluluğu nasıl beraber kutluyorsanız, acı gününüzde de sıkıntı ve acıları beraber karşılamak çok önemlidir. Senin paran benim param, senin ailen benim ailem, senin malın benim malım…. Bu tür düşünceler artık aile ve eşler arasında konuşulmamalı. Avrupa ortak pazarına gireceğiz diye uğraşıyoruz. Bir ailede günün şartları ve ekonomik koşullar zorlasın ve ya zorlamasın aile içerisinde erkeğin yanı sıra kadın da rahatlıkla, sıkıntısızca ve izin olmaksızın çalışmalı bana göre. Almış olduğu eğitim öğretimin değerlendirmesini böylece daha iyi değerlendirmiş olur sanırım. Çalışmalardaki sıkıntının ne olduğunu birlikte görmek; dayanışma ve karşılıklı hoş görüyü de öğretmiş olur. Mutfak işlerini, temizlik, çamaşır, bulaşık işlerini paylaşmak. Bu aile içerisinde çok önemli bir unsur olur. Var olan ile yok olanı beraber, karşılıklı anlayış içerisinde kabullenmek te önemlidir. Çalışan eşler ev işlerinde görev dağılımı değil, boş olanın yapılması gerekeni yapması sanırım aile içinde huzurlu yaşamın bir nedeni de olabilir. Hep işlemler tek tafralı olmamalı ve tek taraflı istekler aile içerisinde çıkar çatışmasına dönüşmemelidir. Yaşam çok hızlı bir zaman dilimini çabuk bitirdiği için; bu zaman dilimini en iyi bir şekilde değerlendirmek gerekir sanırım.

Şimdi sadede gelelim sevgilim sevgili dostlarım. Erkekte ağlar, kadın da ağlar. Önemli olan üzüntü, keder, sağlık sorunu olarak değil; mutluluktan ağlayan erkek ve ya kadın olmak çok önemlidir. Her sene tekrarlanan, ailelere büyük bir ekonomik yıkım olan bazı özel günlerin yol ayrımına giriyoruz önümüzdeki hafta içerisinde. Kadınlar hakları, sevgililer günü, anneler günü, bir de bu arada doğanların yaş günlerini de eklersek; erkekler için yine hediye sıkıntıları başlayacak. Ekonomik sıkıntının son raddesinde olduğu bir dönemde. Erkekler yine düşünmeye devam edecek. Bu arada kadınlarımız da düşünmüyor değil ama yine en çok sıkıntıyı babalar hissedecek.

Yazımın başında “nasıl olmalı” diye bir soru ile başlamıştım. Evet bu kısa yaşam çizgileri içerisinde bu işler nasıl olmalı? Nasıl davranalım ki, mutlu bir yaşa içerisinde çoluk çocuk yaşamımızı sürdürelim? Erkek ve kadınlarımıza nasıl görevler düşmektedir? Çok kısa bir açıklaması var bunun dostlarım. Ben, benim, bana düşüncesi yerine; bize, bizim, bizlerin, hep birlikte düşüncesini içimize gerçekten kuşkusuzca ve isteyerek koyup yerleştirerek olacak. Evde ve ya dışarıda iş bölümünün yanı sıra karşılıklı anlayış, hoş görü, bizlere gerçek mutluluğu getirecektir. Çocuklar ile eşlerin bir bütün oluşturması, yuvanın tatlı olmasını sağlayacaktır. Aza kanaat getirerek çoğunu bulmaya çalışmalıyız. Her şeyden önce bir bütün olmanın anlayışı içerisine girmeliyiz. Aile bireylerinin var olduğu dönemde varlığı kabul etmesinin yanı sıra; yokluğun olduğu bir sırada da yokluğun ne olduğunu anlayarak dayanışma ve birlik içerisinde olmaya çalışmaktır ailedeki mutluluk. Kulakların dışarıdaki dedikodulara tıkalı olmasıdır mutluluk! Eşlerin bir birlerine güvenmesi ve bazı olumsuzlukların ilk anda karşılıklı olarak söyleşmenin getireceği güven dolu bir mutluluktur yaşam. Şu kısa yaşam içerisinde bir birimizi üzmeyelim. Karşılıklı hoş görülü davranalım. Mutluluğu ancak böyle yakalayabiliriz. Şunu unutmayalım ki; erkek te ağlar, kadın da ağlar bunda utanılacak bir durum yok. Yeter ki bizler utanacak bir durumu oluşturmayalım.

Sizlere; çocuklarınızla birlikte mutluluğu doya doya yaşamanızı, varın yokun ne olduğunu bilen, sıkıntılarınız da yine kendi içinizde sorunlarını aşabilen, huzur dolu günler dilerim.

Sağlıcakla kalın sevgili dostlarım.

01.02.2006/DAVUTLAR
Hüseyin  DURMUŞ54
Emekli Edebiyat Öğretmeni
Şair Yazar
www.kafiye.net