AĞLANACAK HALİMİZE

Merhabalar sevgili dostlarım, nasılsınız bakalım. Uzun zaman oldu bu köşede sizlerle sohbet etmeyeli. Nasıl yapalım ki sohbeti dostlarım. Bu Türkiye gerçeğinde yarın nelerle karşılaşacağınızı bilmiyorsunuz sevgili dostlarım. Öyle değil mi? Yola çıkmışsınız apartmanın çatısından ve ya balkonundan aşağıya dökülen balkon suları ile öğle duşunu almanız mümkün. Kaldırımlardan yürümek için inanın cambazlık yapmak zorundasınız. Çünkü kaldırımlar dükkan sahiplerince işgal edilmiş. Side taşıtların gittiği yola inmek zorundasınız ve sürücülerle kavgaya hazır olacaksınız. Tabiî ki o kadar büyük cesaretiniz varsa.

Kullanmış olduğunuz aracın kontrolünü yapacaksınız. Yapacaksınız da ya size fırsat bırakmazlarsa o zaman ne yapacaksınız? Ben söyleyeyim dostlar araba ile takla atmaya kalkacaksınız ve kullandığınız araçla bir takla atıvereceksiniz ve kullandığınız araç hurda olacak. Siz mucize eseri azraile çalım atarak dünyada yaşamaya devam, sizi yoldan dışarıya atan araç kaçmaya devam ve yeni kurban aramaya devam edecek. Ta ki onu da bir gün yoldan dışarı atacak birini buluncaya kadar.

Hastaneye gideceksiniz, doktorlar sizinle ilgilenecek. Hastalığınızı soracak. Ama sormaktan sormaya farkı olduğu gibi. Biri size kazayı nasıl yaptınız beyefendi diyecek, diğer doktorda neden kaza yaptın diye soracak. Sizin de cevabınız hazırdır. Birinci soruya gayet nezaketle cevap vereceksiniz, ikinci soruya da; “ Arkadaşlarım her zaman trafikte nasıl kaza yaptıklarını, şehirlerarası yolda nasıl kaç takla attıklarını anlatıyorlar. Ben de merak ettim ve bir uygulama yaptım dersiniz.” hemen. Hani şehir içinde elektrik direğine bindiren araç sürücüsünün kaçak elektrik alma çalışmalarının sonucunda yüksek gerilime kapıldığı gibi titrediğini görürsünüz.

Hastane koridorlarında hemşire döven, hasta sahiplerinin doktorları dövmek için nasıl çaba harcadıklarını, bıçaklamaları ve şişlemeleri her gün duyuyoruz. İçeriye alınmayan ve ya girilmesi yasak hastane deki yerlere zorla girmeye çalışan bayan ve ya erkek hasta sahiplerinin görevlilere yaptığı hakareti görürsünüz de hiç müdahale etmez ve sadece uzaktan seyretmekle yetinirsiniz de hatta bir kavga yapsalar da kavga seyretsek diyecek kadar sadistleşirsiniz, yalan mı?

Sık sık sevgili değiştiren erkek ve ya bayanların zaman içerisinde ne kadar kırıcı, ne kadar küçük duruma düştüğünü gördüğünüz gibi. Bilirsiniz bu konuda bir de mani vardır.

Evlerinde iğde midir
Dalları yerde midir
Her gördüğünü seversin
Sendeki de miğde midir

Bu sanki sevgililerini, eşlerini anlatanlar için söylenmiş harika bir manidir, ama bunu duyanlar hemen bana mı söyledin, kendine dikkat et, böyle yapmayana deli derler, bunun namus kavramı ile alakası nedir der, ama onun elindeki sevgiliye biri azıcık asılsa ve ya sevgilisi ona ihanet ediver kızılca kıyamet kopar ve iş namus cinayetine döner. Peki sen yaparken namus olmuyor da başkası yapınca mı namus belası oluyor arkadaş, bu ne biçim çifte standart?

Herkes eğitimin bozukluğundan bahseder, vatan millet Sakarya der. Ama hiç kimse taşın altına elini sokmaz. Çünkü gözde ve belli okullar vardır gider çocuklarını servise vererek okula gönderir ama yanı başındaki okula vermez. Üstüne üstlük yanı başındaki okula kayıda gitse içinden geldiği kadar para bağışı yapacaktır. Gözde okula gidenler ise bir asgari ücretlinin bir yıllık maaşını bir kalemde okula bağış yapar ve bununla da övünür. Bir de şikayetçi olur sonra, devlet hani ücretsiz çocuk okutacaktı? Kendi çelişkilerini ve günahını başkasına yükler hemen.

Evet sevgili dostlarım. Ağlanacak hallerimize hep güleriz bilir misiniz? Asılında ağlamaktan da ileriye gidiyor bu durumlar. Ne olur artık kendimize gelelim. Hipokrat yemini yapan doktordan, yollarda güvenlik için çalışan herkes sağlıklı bir şekilde görevini yerine getirsin. Ama ilk önce kişiler maganda olmaktan kurtulsun artık. Ağlamayalım artık, gerçekten gülünecekse gülelim. Ağlanacak halimize gülmeyelim dostlarım, ne dersiniz?

Kalın sağlıcakla.

 

İzmir. 31.07.2006
Hüseyin DURMUŞ
Emekli Edebiyat Öğretmeni
Şair Yazar
www.kafiye.net