Noktalama İşaretlerinin Anlamı

Değerli dostlarım. Hiç düşündünüz mü yazımlarımızda kullanmış olduğumuz noktalama işaretlerinin anlamını? Ne oldu yine, bu da ne demeyin dostlarım. Biz biliyoruz, sen ne demek istiyorsun diye de şöyle yüzünüzü acı gülümseme ile başınızı sağa sola sallamayın olmaz mı can dostlarım. Hadi biraz gülümseyin canım. Ne olur gülümserseniz, kıyamet mi kopar?

Bilir misiniz? Eskiden insanlarımız çok çalışkan, çok dürüst, çok araştırmacıydı. Hem öyle araştırıyorlardı ki; kompozisyon yazımlarında, yazdıkları kaynak yazılarda  büyük parantez bazıları da köşeli parantez der, onu kullanırlardı. Bu köşeli parantez, genellikle yan açıklamalar, alıntılar kısmı olarak kullanılırdı. Şimdi insanlarımız köşeli parantezi kullanmasını unuttu ve inanın şuan yazılarımızda da kullanımdan kalktı. Ne dersiniz, kaç kişi hatırlıyor bu köşeli parantezi, bir düşünün bakalım? Eh, şöyle böyle birkaç arkadaşımdan ses geldi.
Eskiden insanlar çok çalışkan ve araştırmacı derdik. Yazılarında parantez işaretini kullanırlardı. Genelde bu işareti alıntı yaptıkları yazının sahibini, yayın organını ya da açıklamalarına yardımcı olması açısında ek bilgileri verirdi. Şimdi nerdeeee, bırak araştırma yapanı, kes kopyalama yöntemi öyle ilerlediki. Başkasına ait olan yazıyı bile kendisine mal etmek isteyen, sözüm ona, profesör tezlerinde, Yrd. larımız tezlerinde, bazı yazarlar, şairler kendi makalesiymiş gibi anlatmada kullanmanın iyi olmayacağını düşündüğünden artık parantez işareti de tedavülden kalkmaya başladı. Eğer kişiler bu işareti kullanırlarsa, yazdıkları yazıların kendilerine ait olmadı ortaya çıkacak ve bu durumda da değer yitireceklerdir. İşte bu nenle parantez işaretini de kullanmıyor çoğu kişi.
İnsanlar eskiden çok çalışken, doğru ve her şeylerine dikkat ederlerdi. O kadar dikkatliydiler ki, kendilerini doğruluktan ayırmamak ve doğru olduklarını çoğu zaman vurgulamak, sevdiklerini yanlışlardan uyarmak, doğru olan karşısında da yine sevincini belli etmek için ünlem işaretini kullanırdı. Şimdi ise ünlem işareti de ortadan kalkar oldu. Bazen eski insanlarımız alay etme, gır gır geçmek için parantez içerisinde ünlem işaretini kullanırdı. Peki şimdi bunu kaç kişi biliyor dostlar, ne dersiniz. Bu işarette tedavülden kalkmadı mı?
Eski insanlar dedik. Evet eski insanlar dürüsttü. Sormadan, incelemeden, araştırmadan kesinlikle hüküm vermezler, sonuca gitmezlerdi. Sorunun köküne gider ve sorunu olduğu kişi ile bire bir konuşur sorularını sorardı. Böylece sorunlarının çözümünü bulur ve rahatlardı. Anlayacağınız soru işareti günlük yaşamının bir parçası olurdu. Sokakta karşılaştığımız dostumuza, kapı komşumuza, tanımasak bile gördüğümüz insana nasılsınız derdik. Hal hatır sorardık. Kıskançlık olmazdı komşular arasında ve bu nedenle kapılar bile kilitlenmezdi. Şimdi ne durumdayız değerli dostlarım?Şimdi durum ne dersiniz? Soru işaretini kaldırdığımız, sorunun kaynağını araştırmak istemediğimiz ve sadece ben dediğimiz için atıp tutuyoruz. Sözün nereye varacağını, kırılan onurları hiç düşünmeden hem de bol kepçeden atma misali atıp duruyoruz. Anlayacağınız dostlarım, soru işaretini de ortadan kaldırdık.
Sadece bunlarımı unuttuk değerli dostlarım. Öykü yazımlarında, anlatımlarda bazen kısa çizgi dediğimiz konuşma çizgisini de unutmaya başladık. Çünkü konuşmuyoruz, daima kavga yapıyoruz. Kimin kiminle kavga yaptığı bilinmediği için de ister istemez kısa konuşma çizgisi de yok oldu sayılır. Ayrıca yazım sırasında, konuşma başlangıcında iki nokta üst üsteyi de unuttuk sayılır.Hep bu düzgün konuşamam, okumama ve sözün ve konuşmanın karşılıklı olması gerektiğini bilmediğimiz. Bu arada üç nokta yan yanayı ise değerli dostlarım tamamen unuttuk. Kullananımız çok az kaldı. Bazen üçnokta ve ya birden fazla noktayı yan yana kullananların çoğu süs yapmak ve yazılarını süslemek için kullanmaya başladı. Böylece bu noktalama işaretleri de önemini yitirdi.
Değerli dostlarım. Elimizde kala kala virgül ile nokta kaldı. Biliyor musunuz, noktalı virgül kullanırdık eskiden. Cümle içerisinde cümleye yardımcı olmak ve anlamını kuvvetlendirmek ve ya açıklama yapmak için kullanırdık.  Peki şimdi bun u kaç kişi kullanıyor dersiniz dostlarım.
Can dostlarım. Soralım, araştıralım, sorunun kaynağına gidip kaynağından karşılıklı sorularla konuşalım. Çalmayalım yazıları, herkesin hakkını verelim. Her şeyden önde noktalama işaretlerinin anlam ve içeriğine göre gerçekten doğru ve dürüst davranalım.
Değerli dostlarım. Bana göre çok önemli olan bir noktalama işareti mi desek, şekil mi desek, her neyse; sözcüklerin üstüne, yanına koyduğumuz işaretler de vardır. Ne yazık ki Türk Dil Kurumu bu konuda çoğu zaman çelişkili davranıyor. Hani şu çeker dediğimiz ismine “ ^ “ şapka deriz. Bazen sözcüklerde kullanmış olduğumuz  “ ‘ “ kesme işareti ve bir de yine sözcükler arasında “ – kullanmış olduğumuz bir kısa çizgi var. Bu işaretleri kullanmazsak bazı sözcüklerin anlamı değişir, tamamen ters anlama bile gelebilir. Bu üç işareti biz değerli dostlarım dilimize Arapçadan ve Farsçadan girmiş olan sözcüklerde kullanırız. Aslında kullanmak zorundayız.
Birkaç örnek vermek istiyorum: Şair> şâir doğrusudur. Alim> âlim doğrusudur. Alem: Minarenin ve ya bayrak gönderlerinin ucundaki aydır. Âlem: İnsan topluluğudur. Özel isimlerden sonraki eklerin çoğu “ ‘  “ ile ayrılması gerekir. Ankara’nın yolları…
Kısacası dostlarım biz bu verdiğim işaretleri de imla noktalama işaretleri içerisinde kullanıyorduk bir zamanlar. Şimdi ise kullanmıyoruz can dostlarım. Ne dersiniz, bu alanda iyi yetişmiş olan kişilerin yazdığı şiir ve yazılarda bu işaretleri kullanılan farsça ve Arapça sözcüklerde kullanalım mı?
Gelelim sadede değil mi dostlarım? Ben elimizde kalan son virgül ve nokta işaretini kaybetmeden masadan kalkayım. Ne olur ne olmaz değil mi efendim? Bir zaman sonra onları da kaybedersek ne olur halimiz bir düşünseniz! Şimdilerde moda oldu; yazılarda, bilhassa şiirlerde baştan küçük harfle başlayıp sonuna kadar satır başlarını da küçük yazmak. Noktalama işaretlerini kullanmadan deneme çalışmaları yapmak. Hadi bakalı hayırlısı olsun. Elimizdeki son kalanları kurtaralım dostlar.
Kalın sağlıcakla.
İzmir / 10.07.2010
Hüseyin DURMUŞ
www.kafiye.net