TÜRKÜ YÜREKLİ ADAM… BABAM

Türkü yürekli adam ,babam
Zamansız çıkıp gittin hayatımızdan
Üzüntüye yenildi kalbin
Vazgeçtin korkusuzca girdiğin
Yaşam kavgasından

Sen ,benim heybetinde kaybolduğum
Rüzgarımdın, dağımdın
Yağmurumdun, karımdın
Bostanımdın, bağımdın
Sarp yokuşlarda
Yorulmak bilmeyen adımlarımdın
Yaşama tutunduğum dalımdın
Siyahi akşamların al şafaklarıyla
Şahlanırdı gözlerin namertliğin ablukasında
Kin ve nefret barınmazdı gönlünün duldasında

Ben senin gölgende yüreklenirdim can babam
Allah’tan gayrısına boğun eğmediğini görünce
Küçücük bir tekneyken
Dev dalgalara kafa tutardım
Göğsünde umut
Gözlerinde bulut yüklü adam, babam
Tenhalarda döktüğü gözyaşıyla
Yüzüne çukurlar kazılan çileli adam
Göçüp gittin ötelere
Elinin sıcaklığını özledim
Bağrından fışkıran şefkatini özledim
Çocukluğumdan oldum
Hayallerimden oldum
Saçlarımın dokunuşlarından düştüğü her yerde
Kendimden oldum can babam

Ben hep on üç yaşımda kaldım babam
Gittiğin yollardan kabuslar indi düşlerime
Koskoca dediğin bir hayatın yükü bindi omuzlarıma
Çekilmeyen çilelerin giriş kapısında
Anamın ve kardeşlerimin emanetliği verildi
Son sözünde incecik kollarıma

Yalnızlığım çığ gibi büyür oldu cefakar babam
Küçücük bedenimle mezar taşına sarılı kaldı kollarım
Tek başına yürümekten eskidi patika yollarım
İçten kanayan bir yara gibi kan çiçekleri açtı toprağımda
Kimsesizliğim baş edemez oldu aklımla
Bir başınalığım tutuyor ellerimden
Sensizliğim sarılıyor ayaklarıma can babam
Korkuyorum kaybolmaktan
Bu şehir ne büyük babam
Bu şehir ne kalabalık…

Ekmeğini tırnaklarıyla kazanan adam, babam
Yüreğimde çınlıyor
Oğlum… derken dünyaya meydan okuyan sesin
Bisiklete değil de
Dizinin dibinde bir bağlamanın tellerine tutulmuştu hayallerim
Bir fidanın incecik dalları gibiydi ellerim
Hatırlasana babam
Ayın şavkı vururdu sazımız üstüne
Söz söylenmezdi sözümüz üstüne
Dert koymazdık derdimiz üstüne babam
Üç kuruşluk kederlerden beş kuruşluk hissemiz olurdu hep
Hüznün de sevincin de hakkını verirdik

Gittin
Tükenişler türedi ömrümde
Bayramım gitti
Tutunacak dalım
Öpülecek elim gitti
Gönlümdeki baharım
Neşe dolu yanım gitti
Oğul veren arım
Kovandaki balım gitti
Ateş saçan gözlerim
Cıvıltılı sözlerim gitti
Anamın yaslandığı çınar gitti
Kendi yatağında akan pınar gitti
Yoluna adanmış bir hayatta
Huzura çıkan en yakın yol bitti.
Bir taş plağın hayali kaldı kalbimde
Ben hiç alışamadım on üç yaşımda
Beni birden büyüten gidişine babam

Ellerim, yüreğim üşürken
Bağlamamın tellerinde yaktım güneşleri
Çığlıklarımı gömdüm gecenin en mavi yerine
Sen gittiğin yerlerden beni görüp de üzülme diye
Sen ,nasıl bir hasrettin babam
Nasıl zenginliktin önsözü yokluk olan ömrüme

Yarası ağır bir yaşamın ortasından sesleniyorum sana
Ne olur , duy beni
Her gece yastığımın altında sakladığım düşlerimle
Koca bir hayatın yükü sırtımda
Sana geliyorum ,senden geliyorum
Biliyorum her gece
Başucumda engin yüreğinle su verdin gözlerime
Yangın yangın hasretin azalsın diye
Yürüdüğüm yollarda sendelemeyeyim diye
Ayakucuma düşen uçurumlardan sağ çıkayım diye.
Düşlerimde yetiştin
Dudağımda isyana dönüşen sözlerime.
Ben hep on üç yaşımda kalmayayım
Büyüyeyim diye

Şimdi sen rahat uyu türkü yürekli babam
Doktor olamadım amma
Hep olmasını isteğin gibi yanı başımda anam
Omuz omuza kardeşlerim
Torunlarını siyah beyaz bir fotoğraftan bakan
Kara gözlerinin gülüşünde büyütüyor gelinin
Türkü yürekli adam, babam
Rahat uyu şimdi sen
Işığı sönmedi ömrüme açtığın yolun
Hala bağlamanın terkisinde
Türküler yakıp yüreklere akıyor oğlun
Dualar yolluyorum sana
Meleklerin kanatlarıyla
Ötelerde bekle beni can babam
Cennetine ekle beni can babam

Yadigar ÜNVER
www.kafiye.net