Röportaj

Haber Aksu kıymetli Okurları için, değerli bir edebiyatçı ile röportaj yaptı

Günümüzün değerli Edebiyatçılarından, Şair-Yazar ve Düşünür, Sayın Hüseyin Durmuş Beyefendi ile Haber Aksu olarak bir Röportaj gerçekleştirdik.

Sayın Durmuşun, hem özel hayatı hem de birçoğumuzun merak ettiği, TÜRK DİLİ ve EDEBİYATI temel taşlarından, olmazsa olmaz dedirten noktalama işaretlerinin önemi konulu röportajımızı, sizlerin istifade ve beğenisine sunuyoruz. Bundan sonrada değerli EDEBİYATÇILAR ile söyleşilerimizi, sizlere sunmaya devam edeceğiz.

Saygılarımızla Haber Aksu
www.haberaksu.com

Haber Aksu – Hüseyin Bey, sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Hüseyin Durmuş – 20.08.1954 yılında Çanakkale ili, Biga ilçesi, Gemicikırı Köyünde dünyaya geldim. Memur bir ailenin ortanca çocuğuyum. Bir abim ve bir kız kardeşim vardır. İlkokulu Koruoba Köyünde okudum. Biga İmam-Hatip lisesinden 1975 yılında mezun oldum. Mezuniyetimden sonra Çanakkale ili, Lapseki ilçesi, Beybaş Köyünde imam- hatiplik görevine atandım. Böylece memuriyet görevim de başlamış oldu. Bir yıllık görevim içerisinde üniversite sınavlarına görev yapmış olduğum yerde hazırlandım. Sınav sonucunda İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü kazandım. Memuriyet görevimden 01.10.1976 yılında zorunlu olarak ayrıldım. Buca eğitim Enstitüsünü 1979 yılı Eylül ayında bitirdim. Öğretmenlik yaptığım yıllarda öğrenim arzum nedeniyle Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatından 1996 yılında bitirerek lisansımı da tamamlamış oldum. Öğretmenlik kurasına katıldım. Urfa ili, Akçakale ilçesinde Akçakale Lisesinde öğretmenlik görevime başladım. Zorunlu yer değiştirme nedeniyle 03.03.1980 tarihinde İzmir’e atandım. İzmir’de sırasıyla İzmir Akşam Ticaret Lisesi(03.03.1980-01.02.1982), İzmir Karabağlar Cumhuriyet Lisesi ( 01.02.1982-17.09.1989 Burada öğretmenliğimin yanı sıra 5 yılı yöneticilikle geçmiştir. ) İzmir Göztepe Anadolu Meslek Lisesi ( 17.09.1989- 19.09.1999) İzmir İlkkurşun Lisesi (19.09.1989- 17.09.2000 ), İzmir Konak Şehit Erkan Özcan Lisesi ( 17.09.2000 – 16.07.2004) Öğretmenlikten emekli oldum. Devlete 25 yıl 6 ay hizmetim oldu. Öğretmenliğimi dolu dolu yaşadım.

Haber Aksu – Özel yaşamınız hakkında bilgi verir misiniz?

Hüseyin Durmuş – 31.12.1980 tarihinde evlendim. 16.06.2003 yılında anlaşamadığımız için eşimle ayrıldık. Bu evlilikten Tuğba/1984 ve Kübra/1987 iki kızımız oldu. Boşandığımızda kızlarım annelerini tercih ettiler onun yanına yerleştiler. Yirmi bir yıllık evlikten sonra hala bekarım ve evlenmedim. Yalnız yaşıyorum.

Haber Aksu – Öğretmenlik yıllarında en çok üzerinde durduğunuz, önemli olduğuna inandığınız nelerdi?

Hüseyin Durmuş – Öğretmenlik yıllarımın ilk yıllarında biraz sanırım acemiliğin de verdiği durumla öğrencilerime bilgileri birden vermeye ve yüklemeye çalıştım. Çok değerli öğretmen arkadaşlarım ve bil hassa ilk müdürüm Metin Kaya BATUK, Allah rahmet eylesin. Kendisi bana çok iyi bir rehberlik yaptı. Zamanla meslek içerisinde deneyimler de kazanarak iki noktanın çok önemli olduğunu gördüm.

1- Bunlardan birincisi yazım yanlışları ve öğrencilerin noktalama işaretlerine dikkat etmediklerini gördüm. Bu beni çok üzdü. Bunun çözülmesi için çalıştım ancak sık sık değişen bazı imla yazım kuralları nedeniyle artık şamar oğlanına dönmüş ve kendimizi anlatamaz hale gelmiştik. Biliyorsunuz dilimizde sesli harflerin oluşturmuş olduğu sesli uyumu vardır. Bu sesli uyumu da kendi arasında ikiye ayrılır. Buna göre: a) Büyük sesli uyumu. Kalın sesli ile başlayıp, kalın sesli ile devam edip, kalın sesli ile bitmesi gerekir. İnce sesli ile başlayıp ince sesli ile devam edecek ve ince sesli ile bitecek. Bu kurala biz büyük sesli uyumu diyoruz. Bu kural tamamen Türkçe sözcükler için geçerlidir. Biz buna kalınlık incelik uyumu diyoruz. b) Küçük sesli uyumu: Türkçe bir kelimenin ilk hecesindeki sesli harf; Düz ise, sonra gelen hecelerin ve eklenen eklerin de düz olmasıdır. Yuvarlak ise, sonra gelen hecelerin ve eklerin de seslileri ya düz-geniş ve ya dar-yuvarlak olur. Bu uyum dilimize girmiş olan yabancı sözcüklerde aranır daha çok.

2- Noktalama işaretleri ise çok büyük sorundu. Bu durum üzerinde çok durmama karşın sık sık değişen yönetmelikler, genelgelerle sözcüklerin yazılım şekli, Türkçemizde sadeleştirme ve yeni sözcük oluşturulması inanın canıma tak etmişti. TDK kurumu ayrı uygulama kararları alır. Milli Eğitim Bakanlığı Ayrı kararlar alır. Dilimize giren yabancı sözcüklerde bulunması gerek ( ^ ) bu işaretin kaldırılması, tekrar kullanıma alınması. Soyadların Başlangıçları büyük harf ile başlayıp sonra küçük harfle devam etmesi. Soyadın tamamen büyük harfle başlaması kuralının sık sık değiştirilmesi. İnanın noktalama işaretleriyle o kadar çok oynadılar ki, ifade etmekte bile çok zorlandığımız anlar olmuştur. âlem; insanlık ile alem; minarenin ucundaki ay biçiminde olan metal. Bunlarda işaretleri kullanmadığınız zaman anlamın ne kadar değişeceğini anlamamak için kör olunması gerekiyordu. Bizim bazı yöneticilerimiz kör değildi, kasıtlı olarak bu tür davranışların içerisine girdiler. Bunun gibi çoğaltmak mümkün. Hâlâ, bir de hala bu iki sözcük arasında büyük fark vardır. 1950 li yıllardan sonra yavaş yavaş şiirde noktalama işaretlerinin kullanılmamsı hareketi başladı. İnanın o kadar çok üzüldüm ki bu durum karşısında. Bilhassa 1990 lı yıllardan sonra da çok hızla yayılmaya başladı. Bazı şair ve yazarlarımız şiirlerindeki noktalama işaretlerini kaldırdılar. Uygulamanın da daha geniş alanda olması için çok çabalar harcanmıştır. Daha sonra serbest şiirde noktalamaların yanı sıra 1980 li yıllardan sonra dize başlarında büyük harf kaldırılmaya başlandı. Şiirler tamamen küçük harfle yazılmaya devam edildi. Ayrıca ki beni en çok üzen ve gerçekten kahroldum bir olayda da büyük hatalar üzerinde ısrarla devam edilirken şiirlerde özel isimlerde küçük harflerle yazılmaya başlandı. Bu durum şuan bir salgın durumunda da devam ediyor. Şiirlerde özel isimler belli olmaz oldu. Kişilere sorduğum zaman bana verilen cevap aynen şu; “ Benim okuyucum beni bilir. Nerede ne demek istediğimi de çok iyi anlar. Onlar şiirlerimde nerede, nasıl durulacağını bilir. Hatta benim yerime noktalamaları da kendileri rahatlıkla yerleştiriyorlar. Şekilcilikle uğraşmayalım. Her alanda yenilik var. Biz de alanımız olan şiir, makale, deneme ve düz yazılarımızda artık bu uygulamalara devam edeceğiz.” Olmuştur. Ne yazık ki bu düşünce üzerinde çok ünlü yazarlarımız da ısrarla sözüm ona bu Türkçenin, Türk dilinin bozulması için ellerinden geleni yapıyorlar.

3- Liselerde edebiyat dersinin anlatımı. Bir zamanlar aruz kalıplarımız vardı ve biz bunları öğrencilerimize anlatmak, vermek zorundaydık. Bense bunun tam karşısında durdum. Bu kalıplar divan edebiyatımızda aruz ölçüsü ile şiir yazmada kullanılmış kalıplardır. Bizde şimdi bu kalıpları kullanarak şiir yazılmıyor. Doğrusunu isterseniz ben bile aruz kalıplarını kullanarak şiir yazmıyorum. Aruz kalıpları Osmanlı Devleti döneminde ve Osmanlıca Alfabenin kullanıldığı yıllarda kullanılmıştır. Yalnız bir şey unutuluyor edebiyatımız: Başlangıcından günümüze kadar Türk halk edebiyatı tüm gelenekleri ile devam etmiş ve bugün de hala devam etmektedir. Hiçbir zaman duraksamamıştır. Şimdide halk şiiri geleneğimiz devam etmektedir. Devam da edecektir. Bazı öğretmenlerimiz, edebiyat dersini anlatırken; şiirleri ve konularını anlatırken o yılları, yaşam koşullarını, teknolojiyi, doğallıkları göz önünde bulundurmadan anlatmaya çalışmaktadır. Dönem ve yaşamlar hakkında bilgiler de arada bazı şiirlerle ilgili olarak verilse sanırım farklar daha kolay anlaşılacaktır. Edebiyat öğretmenlerinin bazıları da ders sırasında geçmişe olan düşmanlıkları nedeniyle Osmanlı dönemi edebiyatını anlatırken çoğu zaman alay ederler. Osmanlıca alfabesini Arap alfabesi diye anlatırlar. Halbuki Osmanlıca kendi başına bir alfabedir. Arapça, farsa ve Osmanlıcanın kendisine has harflerden oluşmuş bir alfabedir. Şunu unutmayalım. Türklerin kullanmış olduğu alfabeler sadece şekil olarak farlılık göstermiştir. Ses olarak asla değişmemiştir. Aynen söylendiği gibi yazılmaya devam etmiştir. Hani bir de bu konuda bir birlik sağlana bilse, sanırım dildeki ayrışma, edebiyatımızda ki bu kadar keşmekeş ortaya çıkmazdı. Biz ulus olarak hem kendimize sahip çıkalım derken, bir taraftan da geçmişimize hakaret ve ağza alınamayacak kadar aşağılamalarda bulunulmuştur. Sözüm ona aydın geçinen yazarlarımız hala eski inatlarında devam etmektedirler bu edebiyat konusunda. Bildikleri halde gerçekleri, değiştirerek siyasi düşünceleri ile birlikte edebiyat kavramını ve anlayışını da değiştirmeye kalkmışlardır. Aslında bu konuda konuşulacak daha çok şey var ama, umarım okuyucularımız özü anlamışlardır.

Haber Aksu – Edebiyat ile, daha doğrusu yazma ile ilk çalışmalarınız ne zaman başladı? Edebiyat alanında çalışmalarınızda verdiğiniz eserler var mı?

Hüseyin Durmuş – Ben ilkyazım çalışmalarıma lise yıllarımda başladım. 20. Temmuz.1974 yılında coşkulu şiir yazmaya başladım. 1975 yılının yaz ayında İstanbul’da ünlü yazar ve şairimiz rahmetlik Necip Fazıl KISAKÜREK ile onun Cağaloğlundaki bürosunda tanışmakla biraz değişti. Bana yazı ve şiirlerimde etkisi olmamıştır diyemem. İzmir Buca Eğitim Enstitüsünde öğrenci olduğum yıllarda kendisi ile irtibatımı kesmedim. Bazen İstanbul’da, bazen İzmir’de edebiyatımız ve şiirimiz üzerine konuştuk. Ondan çok şey öğrendiğimi söyleyebilirim. Üstadın şu sözünü unutmam; “ Asla yazdıklarınızı ezberlemeyin. Daha sonraki yazılarınızda mutlaka etkisini görürsünüz. Yalnız şunu unutmayın gençler. Dilimizi yozlaştırmak için büyük bir çaba harcıyorlar. Dilde yeni sözcük türetme bahanesiyle bir sürü anlamı olmayan, halkın kabul etmeyeceği sözcükler türetilmektedir. Buna sizler asla kapılmayın. Dil zaten kendisini yeniler, siz yenilemek için çalışmayın. Eskiyi taklit etmeyin ama eskiyi de elinizde mutlaka tutun. Aydın geçinen yazarlar dilimizdeki bazı işaretleri ortadan kaldırmak ve dilde yozlaşmayı, anlaşmazlığı sağlamak için büyük bir gayretin içine girdiler. Aman dikkat. Noktalama işaretlerini kullanmamak için çalışmalarını hızlandırdılar. Hece ölçüsü ile şiir yazmayı bırakıp yeni bir şiir anlayışını oluşturdular kendilerine ve adına da serbest şiir dediler. Ama bu şiirde de yine kafiye aramaya başladılar. Büyük harf, küçük harf kuralını hiçe sayıyorlar. Aman siz siz olun bunlara uymayın. Türk şiir geleneklerinden asla ayrılmayın. Türk şiir geleneğine mutlaka sahip çıkın.” Üstadın bunu söylediğinde yıllar 1978’ler deydi. Daha önceden şiirde ve dilimizde gerçekten yozlaşma alabildiğine kendini gösterdi. Üstelik sanat adına şiirde argoya, sekse, ahlaksızlıklara varacak kadar yozlaştırma çabaları devam etmiştir.

Üstadın bu sözü ve ben öğretmen oluyorum mademki, ben öğrencilerime ders sırasında bir makale metnini, bir şiiri eleştireceğim. İlk önce ben de yazayım, ben de yazmalıyım ki, benim yazdıklarım da eleştirilsin. Ben eleştirirken eleştirmeyi de bekledim. Yıllardır bu felsefe ile yazmaya devam ettim. Öğretmenlik yıllarımda; şiir, öykü makale, deneme, sohbet, anı ve tiyatro türlerinde eserler verdim. Yalnız yazılarımda siyasetten uzak durdum. Siyasete bulaşmadım. Çünkü edebiyatta siyaseti asla kabul etmiyorum. Eğer siyaset istiyorsak er meydanına giderek orada devam etmeliyim dedim ve siyasi yazılardan uzak durdum. İlk tiyatro oyunumu 1994 yılında Çanakkale Diye Bir Şey ( Şimdi yenilenerek Kurtaran Şehir Çanakkale) sahnelendi. Oyunu yönettim ve okulumuz öğrencileri ile İzmir’de Mayıs/1994 yılında Tiyatro Şenliklerine katıldık. Oyun 6 defa sahnelendi. 1998 yılında Ağanın Misafirleri isimli ikinci tiyatro oyunumu yazdım ve bu oyunda sahnelendi. Şiirlerimden 1998 yılında Gelin Canlar isimli ilk kitabımı çıkardım. Şuan 300 e yakın şiirim, 35 öyküm, deneme, sohbet, makale, anı üzerine yayınlanmış yazılarım bulunmaktadır. Bu çalışmalarımı imkânsızlıklar nedeniyle kitap haline henüz getiremedim. İnşallah nasip olursa onlar da bir gün kitap haline gelecekler. Edebiyat alanında yaptığınız çalışmalarınız dediniz. Bu alanda çok önemli iki çalışmam oldu.

1- İnternet üzerinden 05.02.2005 yılından bu yana yayın yapan bir web sayfam var. www.kafiye.net Bu edebiyat sayfasının sahibi benim. Ancak bu edebiyat sayfası sadece benim değil, benim gibi yazıp sesini duyurmak isteyen herkese açıktır. Siyaset bu edebiyat sayfasında yoktur. 300 yakın şair ve yazar bu sayfada yer almaktadır. Alanında uzun zaman yayın yapan olduğumuzu da iddia edebilirim. Bu sayfadan sonra internette yayın hayatına girip yok olan birçok edebiyat sayfası oldu. Bizim edebiyat sayfamız Allaha şükür hala devam ediyor. Bu sayfada; öğrenciler, usta yazar ve şairler, birkaç denem yazmış olanlar, ben de yazacağım diyen sesini duyuramamış şair ve yazarların şiirleri, düz yazıları yayınlanmaktadır. 2- 1.Haziran.2011 yılında ilk defa yayın hayatına giren ” KAFİYE DERGİSİ – Aylık Kültür Edebiyat” bir derginin yayın hayatımıza kazandırılmasını sağladım. Edebiyatımıza yeni bir edebiyat anlayışıyla yayın hayatına başlayan bu dergimiz mali imkânsızlıklar nedeniyle ancak 3 sayı dayanabildik. Ekonomik sorunlar, sponsor bulunamaması, tam olarak kendini tanıtamamanın verdiği yalnızlıkla yayınımızı şimdi geçici olarak durdurmuş bulunmaktayız. İnşallah 2014 yılında tekrar bu dergimizin yayın hayatının devamını sağlayarak devam etmeyi düşünüyorum. Bu dergimiz, alanında bir ilk oldu. Bu konuda da çok iddialıyız. Dergimizde siyasi yazılar yasak. En önemlisi bu dergimiz, edebiyat tarihinde ilk defa bir ilki de başardı. Biz bu dergide Türkiye genelinde okuyan, ortaokul, lise ve üniversitede okuyan öğrencilerimize sahip çıktık. Dergimizin1/3 oranını öğrencilere, bilhassa ortaokul ve lise öğrencilerine, hem de ilk sayfaları vererek onlara sahip çıktık. Usta şair ve yazarlar öğrencilerimizden sonra gelmiştir. Öğrencilerimiz ustalarla aynı sayfaları paylaşsınlar ki kendilerine güven gelsin istedik. Bunda başarılı olduk. Ancak dergimiz elimizde olmayan nedenlerle sayılarına ara vermiş bulunmaktadır.

Haber Aksu – Hüseyin Bey , yeni nesil edebiyatçılara ne gibi tavsiyeleriniz olacak?

Hüseyin Durmuş – Yeni nesil edebiyatçılarımıza tavsiyelerim demeyelim. Yeni neslin dikkat etmesi gereken önemli noktalar neler olmalı diye düşünelim. Genç yazar ve şairlerimizin; çok iyi araştırma yapmasını, gözlem yapmasını, inceleme yapmasını, bazen büyüklerine danışmalarda bulunmasını öneririm. Araştırmadan, incelemeden, sonucu belli olmayan bir konuda, hele hele kulaktan dolma haberlerle asla ama asla yazım yapmasınlar. Aksi halde olayın sonucu ortaya çıkınca olumsuzluklar karşısında üzülen onlar olur. Okumak zorundalar. Çalakalem diye tabir ettiğimiz şekilde hemen duygu ve düşüncelerini yazmasınlar. Genç şair ve yazar arkadaşlarımız yazılarında siyaseti kullanmamaları gerekiyor. Eğer siyaseti seçiyorlarsa siyasete girip kendi düşünce ve görüşlerini üyesi oldukları parti adıyla yazsınlar. Bu durumda tarafsız kalınması mümkün değildir. Oysa yazar ve şairler tarafsız olmalı. Tarafsız kalmalı ki söyledikleri ve yazdıkları da değerlendirilsin. Tarafsız kalmayı başarsınlar ki edebiyatımızdaki kirlenme azalsın. Genç şair ve yazar arkadaşlarımız yazılarında noktalama işaretlerine, yazım kurallarına çok ama çok dikkat etmeliler. Dilimizin yozlaşmaması, bozulmaması için en iyi şekilde Türkçemizi korusunlar. Türk dilimizi korusunlar. Bu konu gerçekten çok önemlidir ve özellikle üzerinde durmaları gerekmektedir. Genç şair ve yazar arkadaşlarımız edebiyatımızı çok iyi incelesinler. Anadolu’muz o kadar müthiş bir zenginliğe sahip ki, araştırdıkça, inceledikçe yeni yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Edebiyatımızda Anadolu insanının konuşmasını, duygularını onlar gibi yaşayarak yansıtması ve anlatması gerekmektedir. Eski şiir geleneklerimize, geçmişteki edebiyatımıza sahip çıkmalılar. Bu bizim edebiyatımız, bu değil diye bir kısmını asla reddetmesinler. Edebiyatta düşmanlık olmaz. Bu nedenle genç arkadaşlarımız şiirimize, yazın türlerine hakkını vererek yazsınlar. Araştırmacı olsunlar mutlaka. Derleme yapsınlar. Halkın arasına mutlaka girsinler. Köyü anlatacaksa mutlaka köy yaşamını anlatsınlar. İstanbul, İzmir, Ankara’dan Anadolu’daki kasabayı, köyü kulaktan dolma, ansiklopedi, internetten öğrendikleri ile anlatmasınlar. Oranın havasını alsınlar, köy kokusunun nasıl olduğunu görsünler. Böyle bir nesil geliyor mu derseniz, bana göre şuan bunu uygulayan, araştıran genç bir nesil var. Ben çevremde ve Türkiye genelinde irtibatlı olduğum genç şair arkadaşların bu çalışmalar içerisinde olduğunu biliyorum. Zaten bizlerin amacı da yeni nesile sahip çıkmak değil mi? Ben gelecekten umutluyum.

Haber Aksu – Hüseyin Bey, bu röportaj için çok teşekkür ederiz. Edebiyat alanında bundan sonra yapacağınız çalışmalarınız da başarılar dileriz.

Hüseyin Durmuş – Ben Haber Aksu’ya teşekkür ederim. Ayrıca okurlarınızın Mübarek Ramazanlarını tebrik ederim. Bana ayırdığınız zaman için çok teşekkürler. Saygılarımla.

www.haberaksu.com
haberaksu@yandex.com