Ömür ağacımın meyveleri kurur,
Saylı günlerim tükenir bir gün.

AH ŞU ÖMRÜM

Kimbilir ömrümden kaç sayfa kaldı geriye?
Nasıl da harcadım zamanı hoyratca
Nasıl da akıp gitti gül ömrüm,
Deli çaylar gibi yıllarca.
Şimdi sımsıkı tut nefesini Sevim, koyuverme desem,
Yine de tükenip gider nefes, durur mu?

Bak bakalım geriye ,
Ne bir bayrak dikebildin göndere,
Ne de mısraların anlatabildi hâlini.
Ovuştursan pişmanlıkla ellerini ne çâre

Söyle can…
Bunca yorgunluktan başka ne kaldı eline?
Kaçırmadan bir an bile tutsan da nefesini,
Kırpacaksın son kez açmamaya kirpiğini.

Ölüm sürmesi çekecekler gözlerine senin de,
Hiç açmamak üzre sonzuzluğa nâmütenâhî.
Ne adın kalacak sonunda ne sânın.
Vedalaşabilir misin bilmem ki sevdiklerinle.

Umutların solacak ,
Ayağın ayağına dolanacak
Sokak lambaları bile fersiz yanacak o an,
Yemyeşil dalların kuruyacak
.
Solacak dudaklarının gül nefesi.
Düğüm düğüm dolanacak dilinde
Hüzzam bir şarkının âsûde güftesi.

Baykuşlar ötecek otağında,
Sinsem de kuytularda,
Ölüm meleği beni bulamasa desen de.
O sana gelecek ve elleriyle bulacak gülüümm.
Bir çimdik atacak o tatlı canına.

Ah ömür dediğin daldan düşen bir yaprak…
Ne kadar kaçarsan kaç sonu âkıbet toprak

Bir zamanlar sen,
Korkularını kara yele verip,
Özgürce sevdalara kucak açmıştın.
Günahları göze alıp,
Yüreğini sahte baharlarda oyalamıştın.
İmkansızı bile bile karanlığı aydınlık sanmıştın.
Şimdi sine-yi mekânına dön ey deli yüreğim.
Uslan gayri ayaz döşeklerinde.
Kulak kesil son demde o lâhûtî sese .
Vakit gayri denk değil, alıp veren nefese.

Sevim Çiçek Karadeniz
www.kafiye.net