1 Şubat

Merhaba bir zamanlar en sevdiğim.
Bilmem bu kaçıncı kez “Sana son mektubum” diye başladığım mektup. Sayamadım. Bir şeyden kaç son çıkar bilmiyorum ama bizim sonumuz birdi. Birden bitti. Birden gittin.

Aslında uzun zamandır kalem alamıyordum elime, seni birkaç arkadaşa anlattım geçen gün öylesine. Sonra başladım yeniden yazmaya sayende. Tam o kabuğu aralamışken arkadaşlarla, bugün seni gördüm mesela. Hiç hoş bir tesadüf değildi açıkçası. Hem giderken söz vermiştin bana “Karşına çıkmayacağım asla.” diye. Aynı mahalledeyiz diye bu mümkün olmaz sanmıştım. Sonra bir baktım koskoca 8 ay, benim dışımda herkes görebildi seni. Bir bana görünmezdin sanki. Kabul, zaten yürürken sağa sola bakmam ama seni fark etmemem mümkün olmazdı, öyle sanıyordum yani. Beni yanılttığın için teşekkür ederim.

Neyse işte, ne yapacağımı bilemedim. Öylece gidişini, bir kez daha izledim. Aslında bundan aylar önce yaşasaydık bu sahneyi, vallahi ölebilirdim. Ama bugün gülebildim. Toparlayabildim. Zor
yürüdüm evet, telefon açtım en yakınıma, ağladım. Sonra otobüse zar zor attım kendimi. Mp3 çalarımı elime aldım, hiçbir şarkıyı açamadan cebime attım tekrar. Çünkü o sahnenin ardından bir şarkı dinlemek, acıya sürülen cila gibi olurdu yahut yaraya sürülen neşter. Boş boş bakındım yollara. Sonra arkadaşlarımın yanına vardığım an tutamadım kendimi, ağladım evet ama bence sevinmemelisin. Ben sadece eskiden sana “Bak yıllar sonra ayrılırız falan, karşılaştığımızda iki yabancı olmaktan korkuyorum. Gitme nolur.” demiştim. O günler geldi aklıma, korktuğum başıma geldi yani. Hoş değildi tabii yıllarını, çocukluğunu hatta her şeyini verdiğin adamın yanından öyle umarsızca geçip gitmesi. Ki benaylar önce sana benzeyen birini gördüğümde bile en acılı kalp krizlerini kıskandıracak bir göğüs sancısı çekmişken…

Telefon numaranı değiştirmişsin sanırım, bir arkadaşım aramış ulaşamamış. İsabet olmuş. Bana dair her şeyin hayatından silinmesi bir bir, benim için bir iltifattır bebeğim. Umarım bilekliğimi,
tokamı, fotoğrafımı, yüzüğümüzü, defterimizi ve mektupları da atmayı ihmaletmedin?

Her neyse. Sonra bir şekilde, ne haltlar yediğini öğrendim. Nasıl pislik bir adama dönüştüğünü falan. Hayal kırıklığı yaşamadımelbet, şaşırmadım da üstelik. Ama acımı dindirmeme yaradı bu. O yüzden sana bir kez daha teşekkür ederim. Tıpkı beni tanımadan önceki haline dönmüşsün. Öyle iğrenç, öyle adi bir insan olmuşsun işte. Yalnızlıktan sıkılmışsın üstelik, hayret zaten 8 ay dayanabilmen mucize. -Açıkçası inanmıyorum bu süre zarfında hayatına kimse girmediğine ama her neyse işte-

Yalnızlık hoş değil bak sahiden, eski bir dosttavsiyesi; seni çok seven bir kadınla evlen. Senin geçmişini umursamayacak, adiliğine tapabilecek bir kadınla. Sonra tak koluna, mahalleyi dolaşın boylu boyuna. Bana denk gelin ama mutlaka. Ki sevineyim senin adına, seni o bok yığınından kurtaran bir kadın oluşuna…

Ben çok mutluyum inan bana. Geçmiş bazen keskin bir cam parçası gibi gırtlağıma dayansa da, kalbimde uyuyan adamla çok mutluyum. Ve İzmir’e taşınıyorum, haberin olsun. Ve bu pis sokakların, semtin, bu lanetşehrin senin olsun. Senden tiksiniyorum bunu da dipnot düşeyim dedim. Bilmem kaç kadının dudaklarını aşırdın, ben kimsenin elini dahi tutmazken. Canın sağ
olsun. Benden sonra ne halt yediğin açıkçası umurumda değil. Ama karakterinitopla bir zahmet yerlerde sürünmesin, sonra bana demesinler “Sen böyle bir adamı nasıl sevdin?” Beni utandırma lütfen. Ve ah, ölmeni diledim, çok diledim. Bedduam döndü dolaştı bana geldi, defalarca ölüp ölüp dirildim.

Neyse bebeğim, bu sana son değil sondan bir önceki mektubum diyelim. Sonuncusu sen askerken eline ulaşır diye umuyorum. Okuduğunda canın az da olsa yanabilir, satırlara biraz zehir enjekte edeceğim. Çok kızma bana olur mu? Sen beni öldürdün, ben seni zehirleyeceğim.

Bu arada bilmem kaç şiirimde seni özlediğimden söz edeceğim, sen onlara denk gelirsen şayet üstüne alınma. Söz konusu her ne kadar bizzat sen olsan da. Unutma; seni gördüğünde midesi ağzına gelen bir kadın seni özleyemez asla.

Bir gün öldüğünü duyarsam, acımasızca sevineceğim bunu da not düş bir kenara. Ve şimdi, bu gece, Şubatın birinde, uzaklaş satırlarımdan. Şubatın ikisinde ve saat 6’yı 2 geçe umarım canın çıkar.

Hoşçakal.

Tuğba Karademir (Mavi) / 1 Şubat
www.kafiye.net