Ergun Bilgi

SES


Bir ses geldi uzaklardan

Kızım!..

Sızım!..

Titredi göğüs kafesim

Yüreği buruk, can içinde can…

Durdu nefesim

Can!

Heyecan üstüne heyecan…

Uçtu yaprakları bir gelinciğin

Sonra sekti yüreğimden bir ceylan

Doğdu ansızın güneşim

Yıllanmış özlem şafaklarından…

Mavi..

Mavi sisler arasında

Minicik bir el terledi şefkatli avuçlarda

Ve bir bebek

Sımsıkı bir çocuk kucağında…

Sen mi geldin baba!

Gördüm seni bahçe kapısında

Yine sessizce gülümsedin eskisi gibi

Nasılda uzaktasın

Küçücük bir karaltı gibi

Yoksa…

Yoksa sen miydin saçlarımı okşayan

Yanımda mısın baba

İnan dağları hissettim ardımda

Bir an bulutlar gibi gölgeni yanımda…

Özledim!..

Çok özledim

Ağustosta sahrada kalmış bir çiçek gibi…

Götür

Götür beni yemyeşil vahalara

Hatta yıka sen kokulu yağmurlarda

Koşup koşup atılayım yine boynuna

Kalsa da vuslatlar siyah beyaz bir tabloda

Olsun

Bir güven gökyüzünde, gökkuşağı tonunda

Güneş el ayak çektiği zaman

Sen doğardın batan akşamlarıma

Beyaz mintanında haziran kokusu

Şubat soğuğu siyah paltonda

Ayazı taşırdın bazen boynunda

Bazen de güneşi güleç yüzünde

Yağmurlar yaren şimdi gözyaşlarıma

Önceleri dimdik dağlar arkamda

Şimdi sen uzak dağların arkasında…

Saçı örgülü kızlar çiziyorum bulutlara

Dağların ardından görürsün diye

Bir ceylan bırakıyorum içimden güneşin düştüğü ufuklara

Gözlerinde beni görürsün diye

Buruk sevdalar yüklüyorum siyah kuşların kanatlarına

Matem diyarından selam götürsün diye…

Çilekli şekerlerim bayram gülümseyişlerimde

Okşasam yine yanaklarını

Kalsa tütün kolonyası ellerimde

Baba!..

Yaşıyorum işte yaşamak denirse

Hem sessiz

Hem sensiz

Günsüz, güneşsiz ve gölgesız…


Ergün Bilgi

www.kafiye.net