Ev temizliği



Hantı-Mansıysk. Yılbaşı öncesi Vera ana ile kiracısı Aytolkun ev temizlemeye başladı.Gerçeği her şeyi Aytolkun yapıyordu, Vera ana ise üç yıldır zar zor yürüyor. Sadece tuvalete gidiyor ve yıkanmaya gidiyor. Aytolkun’un çok hoşuna giden yeni kavram “gereksiz eşyaları atmaktır”

Eskiden Yılbaşı öncesi memleketine gidiyordu. Anne-babasının evini temizliyordu. Eşyaları ayırıyordu, gereksiz, fazla eşyaları atıyordu,yakıyordu. Bundan çok zevk alıyordu. Bir keresinde babaannesinin eski, delik delik olan beldemcisini(kırgız halkının milli eteği) yakmıştı. Babaannesi kendi beldemcisinin külünü görüp evdeki herkese ve komşulara şikayet etmişti.

-O, Yüce Allahım! O benim sevdiğim beldemcimi yakmış, ben onsuz hayatımı hayal edemem!

-Hangisi?- herkes acıyarak sormuştu.

-Benim mavi beldemcim. Şimdi ne yapacağım?

-Sizin başka beldemciniz var?Örneğin, siyah kadife…

-O yenidir! Ben yeni kıyafet giymeyi sevmem! O beldemci sandıkta kalsın, onun yeri sandıktır! Yeni kıyafeti bulmak kolaydır, eskini ise bulmak zordur. Benim sevdiğim eski beldemcim eski ceketten dikilmiştir. Ceketi ise sağlam mavi perdeden dikmiştim, hatırlıyor musunuz?

Tabii, o mavi perdeyi kimse hatırlammıyordu. Çünkü o ceketin yaşı onlardan da büyüktü. Beldemciyi bile kendi çocukları hatırlamıyordu. Sadece maya istemeye gelen aynı yaştaki komşusu çay içerken şikayetini dinlemişti ve hatırlamaya çalışarak eski arkadaşını görmüş gibi gözleri parlayarak bağırmıştı:

-Hatırladım. Sen onu hiç üzerinden çıkarmıyordun. Senin onunla uyuduğunu düşünüyordum. Rengi giden, yırtık?

-Evet,evet!- diye sevinmiş yaşlı kadın. Zaferle Aytolkun’a bakıyordu. Adalet oluşacağını bekleyerek ve torununa karşılık gösterebileceğine sevinerek arkadaşına bakmıştı.

Arkadaşı ise ses çıkarmadan yemeye başladı ve karnını doyurduktan sonra şikayetçiye bakarak:

-Gerçekten? Aytolkun doğru olanı yapmış. O mavi beldemciyi kendim yok etmeyi hayal etmiştim, ama cüret edemedim. Kız ,çak bakalım!Cesaretin için! Kahramanlığın için! Çok rahatladım!

Ama babaanne bir çok eşyayı kurtarmaya yetişmişti. Direkt ateşten eski tuşkiyizi(el yapımı duvar halısı), crimlene palto, birkaç rengi gitmiş başörtüsünü çıkarmaştı.

-Ben duvar halısını gaz yağı lampa ışığında dikmiştim. Nasıl elin kalktı anlamıyorum. O Yüce Allahım! Ona ceza verme, o ne yaptığını bilmiyor. Allahım, sen ona büyüklere saygı göstermeyi öğret!

Aytolkun’u kızdırdığı zaman ev temizlemeye girişirdi! Böyle durumlarda eski ve artık kullanılmayan eşyaları bulmazsa sakinleşemezdi ve “bunalımlı” ve “sıkıcı” eşyaları keşfediyordu. Bu gibi durumlarda ailesi çok eşya bırakmaması için gözünün içine bakıyor, her türlü nefis yiyecekleri teklif ediyor. Bir de onun gibi kimse ev temizlemez ki!

Yalnız kurt kimseyi yardıma almıyordu, evdek eskidenki kirli sayılmayan her şeyi parlayana kadar temizliyordu. Eşyaları yıkıyordu, ütülüyordu. Evi temizledikten sonra Aytolkun babaannesini ve anne-babasını iyi ütülenmiş giysiyle yeni temizlenmiş divanda otururken görüyordu. Babası pantalonunun kat yerini bozmaktan korktuğundan oturmak bile istememişti. Ama Aytolkun herkese oturma ve hareket etmemek emrini vermişti. Sıra halinde oturan yakınlarına bakarak her gün kullanmak için bulaşık setini, kristalı çıkarıp onlara söyledi:

-Niçin siz sadece bayramlarda ve misafirliğe giderken şık giyiniyorsunuz.Evdeyken de güzel giyinmek gerekir, giysileri ütülemek gerekir- diye kurallarını belirliyor…Yılbaşından sonra Hantı-Mansiysk’iye işine dönüyor.

Ev temizliğinin tam ortasında Vera ana bir şeyler yemeyi teklif etti. Aytolkun’un içki içmediğini bilmesine rağmen iki kadeh vodka koydu:

-Dursun böyle, sana engel mi oluyor? Yalnız içecek değilim…

İki kadehi atıştırmalıkla ve biraz dinlenerek içti.-Ben kendim için, bakıcı için,kiracı için içiyorum!Bu kadar iyi kalpli insanı görmek de varmış kaderinde! Bak, söylesene, bu hayatta senin için içen var mı? Yok! Evet, bunu diyorum! Demek ben senin ruh eşin oluyorum!

Aytolkun temizlik yaparken Vera ana bir çok aşamayı geçer, “annesinden” “ yaşlı tefeciye” dönüşür. Bir saatten sonra Vera ana yarım yıllık kirayı hemen şu an ödemesini istiyor, kendinden faiz oranıyla ödünc alıp kira ödemesini söyler. Ev temizliği sürecinde çok az şey atıldı, sadece yirmi eşya.Aslında kurallara göre yirmi bir eşya atılması gerekirdi. Aytolkun’u çok şaşırtan durum: her zaman dolaptaki üç litrelik kavanoza sıra geldiğinde ev sahibi alınıyordu:

-Ona dokunma! Kalsın öyle!

Ancak tertemiz evde,işlemeli ve kolalanmış masa örtüsüne salatalık ve domates turşusu koyukduktan sonra bayram öncesi belirtileri görünür:

-O kavanozu getirsene!

O kavanozu kucaklıyor ve feryat eder:

-Canım benim! Seninle beraber Yılbaşı kutladığımızı hatırlıyor musun? Sen armonika çalmıştın, ben de şarkı söylemiştim ve dans etmiştim. Sen nasıl yiyordun ya? İştahla yiyordun! Salatalık senin dişlerin arasında çıtırdadığında kalbim öyle atıyordu ki?

-Vera ana!

-Beni kızakla gezdiriyordun?- diye Vera ana üç litrelik kavanozu öperek devam etti.

-Oradan cin mi çıkması gerekir?- diye Aytolkun kavanoza Aladin’in lampası gibi bakarak şaka yaptı.

-Ölmüşse oradan nasıl çıkar. Burada sadece k –ü -l var. Sadece o-n-u-n külü var!

Aytolkun kafası karıştığından kendine gelmesi için kendini çimdikledi.

-Cin öldü mü?

-Benim kocam! İvan altı yıl önce vefat etmişti.Onu yaktılar ve verdi, onu gömmeye hiç elim kalkmıyor. Kışın toprak soğuktur,ayaz soğuğuna dayanamaz. Yazın avluya gömmek gerekirdi, elim kalkmıyor: sonra soğuğa nasıl çıkarım. Evde gözümün önünde onurlu yerde durması iyidir-diye dul kadın “kocasına” sarıldı ve öptü.

Aytolkun dibinde bir avuç kül kalan kavanoza baktı da:

-Çok azmış ya, belki yarım litlelik kavanoza koyalım?- dedi. Kızın kafası “gereksiz eşyaları atmakla” meşguldu.

– Hayır! Yarım liklerelik kavanozda hava azdır! Dolaba koy da, dokunma! Atmayı düşünme bile!


Gulnar Emil
www.kafiye.net