AĞLAMAK, AĞLAMAK, AĞLAMAK

Fırtınalar eser başınızda ve siz bu fırtınaları sadece izleme durumunda olursunuz. Sıkıntılar, hasret ve varlığını bildiğin ama hala göremediğiniz hele iki de torununuz varsa…

Bilmem bu gelen kaçıncı bayram olacak! Bir gün gelirler hayaliyle rüzgarın bile bana küserek kokularını bile çok gören şu rüzgar varya! İnanın vücudum koltuğa yığılmış bir şekilde duvarları seyrediyor. Dışarıda hava bulutlu ve müthiş bir rüzgar var. Sanki dallar secde edercesine yerlere kadar eğiliyor. Rüzgar, salon balkonundan içeriye giriyor, salonun içerisinde dans ediyor ve hızla mutfak balkonuna bakan camdan dışarıya çıkıyor. Ben sadece seyrediyor, boş gözlerle salonun duvarlarına bakıyorum. Göz pınarlarım boşaldı boşalacak ama bir türlü boşaltıyor.

Ekonomik kriz, yalnızlık ve yalnız geçen günlerin, gecelerin ardından büyük bir özlemin başlamasını dört gözle bekleyen ben; yine boynum bükük ve yine büyük özlemlerin devam etme korkusu…

Dillerim lal oldu, gözlerim buğulu görmeye başladı ve ben ağlamak istiyorum. Bu akşam duvarlar avazım çıktığı kadar sesime bir daha şahit olacak. Duvarlar göz yaşlarımla ıslanmayacağız ama halıları göz yaşlarımla yıkayacağıma inanıyorum. Adaletsizliğin ve sahte imzaların kopardığı mutluluk bir türlü buluşamıyor. Mutluluk ve acılar. İnanın ki beni devamlı adım adım takip ediyor. Hani bu yaşama da alıştım artık…

Ağlamak, ağlamak, ağlamak. Şimdi gözyaşı savaşı başlasın, ne dersiniz?

Kalın sağlıcakla.


28.06.2022 pazartesi/ Karabağlar

Hüseyin Durmuş

Emekli edebiyat öğretmeni

Şair yazar

www.kafiye.net