Aynı Terk-i Diyara



Hülya harmanında,

Hayra yorulmuş rumuzlarımız,

Yalnızlaşmanın yakınlaşmasıyla azat ediliyor.
 Yoksa bulutların gölgesi,

Görünmeyen yıldızlara mı kayıveriyor…



Pir aşkına;

Ana rahmine konulmuş kalp kelebeğin atışları,

Kader alevinin ışığı…umut harı!..

Yandığında kafi gelir mi incelen sis kendi perdesine?..

Kırağa çalmış gök fikir yürütemezken,

Gebe tomurcukları taşınır dallarına,

Yoksa mutluluğa su vermenin telaşı mıdır?..



Sen ki!

Güleç fasıllarda yürek aşılanması

Düşlerimde öyle bir derdest davasın ki,

Sema’ya el açtırmış,

Seyret diyorsun dolunay çılgınlığına.




Bazen huşu içerisinde başın hafif eğik,

Dönerken açılıyor beyaz tennuren.

O an huzur diyarına dalan dilimin notaları,

Koca evrende kalıyor bir zerrecik.




Göz kadehlerime gözyaşı doldursam,

İçine dürülmüş gülümsemeler katsam.

Bilirsin her çılgınlık sana uyduğum

Sorgusuz, sualsiz vede tutuklu .




Şiirimin kaburgası altına,

Yakalanmadan düşün utancına

Yanaklarda açsın menekşeler,

Yahut kasım patı mı desem?..




Çünkü emanetin en güzeli,

Medcezirle öpülmüştür ölümüne.

Özgürce belki de denklemsiz,

Sızım sızım sızmıştır saniyeler

Aynı korla;

Düşsel gök kubbemizde,

Aynı terk-i diyara!..




İlknur Özgün Yıldırım_____ 04.01 2016
www.kafiye.net