Dedemin Kafatasındaki Büyük Çukur!



Benim dedem 180 cm boyunda, 90kg ağırlığında, acı kuvvete sahip bir insan. Okuma yazması yok, namaz kılarken okuduğu süreleri de duyarak tekrar ede ede ezberlemiş biridir. Yemen savaşında esir düşmüş ve 4 yıl esaretin ardından ülkeye dönmüştür. Köydeki yaşamında da bazı terslikler olmuş, okuma yazma bilmediği için bir kaç defa aldatılmış garip bir ihtiyardi. Bazen gülüyor, bazen kendisine acılar çektiren kişilere her türlü küfrü yapıyordu. Halim selim biri olan benim dedem inanın hiç kimseye haksızlık yapmayan biridir.

Bir gün dedem ile ovada bir ağacın gölgesinde oturuyorduk. Öğle sıcağı nedeniyle ovada güldüğümüz hayvanlar golgelikyerlerde dinleniyor, Hep birlikte havanın serinlemesini bekliyorduk. Ben dedemin başındaki çukuru merak ediyordum.

– Dede, kızmazsan sana bir soru soracağım.

– Buyur Torun, buyur yavrum, neden kızayım?

– Senin kafatasında büyükçe bir çukur var. Seni ustura ile tıraş ederken gördüm. O çukur nasıl meydana geldi anlatır mısın?

– Torun, ben Yemen savaşına katıldım. Uzun bir çatışmaya girdik. Her taraf toz duman. Bir taraftan düşman, bir taraftansa çölde kum fırtınası. Düşman bizi çevirmiş mermiler şarapneller çevremize kadar geliyordu. Bir ara çok yakınımda bir bomba patladı. Ben kendimden geçmişim.

– Eee, sonra dede?

– Acele etme. Anlatmaya çalışıyorum. Sonra kendime geldiğimde gözlerimi sahra çadırında açtım. Kafamda sargı vardı. Kolumda sargı, kaburgalarımın bir kısmı sargı icerisindeydi. Yakınımda patlayan bombadan çıkan şarapnel parçalarıyla yaralanmışım ve encok etkilenen kısmım ise kafamdaki yaralanma. O çukurluk bana Yemen savaşının hatırasıdır.

– Büyük geçmiş olsun. Allah sana uzun ömürler vermiş.

– Savaşın bu hatıraları nedeniyle uzun süre yatmak zorunda kaldım. Bu yaralar değil de beni asıl üzen Yemende esir kampında yaşadım.

– Merak etmeye başladım!

– Ben yaralı olduğum için sahra hastanesinde yatarken bir arkadaşımız kuranı kerim okumaya başladı. Çadıra başımızda nöbet tutan yemenli askerlerden ikiside içeri girdiler. Gözlerinde yaşlar gelmeye başladı. Bizleri gostererek:

– ” Sizler Müslüman, sizler Müslüman!”

– Biz onları anlamadık. Sonradan yemenli askerlerin bizi Hristiyan olarak biliyorlardı. Ingilizler bizi düşman ve Hristiyan olarak tanıtmislar. Hepimiz üzüldük. Onlarda üzüldüler.

– Dedeciğim, yemende esaretiniz çok zor mu geçti?

– Yemen’deki o dört yıl o kadar zor geçti ki… Erzakımız azaldı. Yemek ve beslenme konusunda çok zorlanıyorduk. Ben ikinci senesinde ayağa kalktım. Üç öğün verilen tayin iki öğüne düştü. Son senemiz ise günde bir önüne düştü tayınlarımız. Açlık sıkıntısı baş gösterdi. Öyle zorlaniyorduk ki…

– Ne oldu Dedeciğim, gözlerinden yaşlar geliyor?

– Ah be torunum. Nasıl yaşlar gelmesin ki, bizlerde nöbet tutuyoruz. Yiyecek sıkıntısı alabildiğine arttı. Bizler yemenli ve İngiliz atlarının dışkılarinda olan arpalar ayrılarak suda yıkıyorduk. Sonra güneşte kurutuyorduk. Kuruttuklarımızı iki taş arasında eziyet ve un haline getirmeye çalışıyorduk. Birazından çorba, birazındanda ekmek yapıp beslenmeye çalıştık. Artık Yemende unutulduğumuzu düşünürken bir gün nasıl oldu bilmiyorum. Bizi Osmanlıya gönderdiler. Ben uzun yıllar sonra ülkeme geri geldim.

– Peki Dedeciğim, ülkeye döndükten sonra kurtuluş savaşında görev yaptın mı?

– Ah torunum ahhh! Ben yemenden geldiğimde yaralı olarak tedaviye devam ediyorlardı. Bu tedavi nedeniyle beni cepheye almadılar. Osmanlı askeri olarak gittiğim Yemen savaşı beni hem manevi, hemde maddi açıdan yaraladığı gibi psikolojimi de yaraladı. Köyden ve çevre köylerden askerler cepheye giderken ben köyde bırakıldım. Beni de çağırdılar ama gittiğim yerde de cephe gerisinde hizmette bulundum.ben Savaşın içerisinde düşman ile çarpışmadım. Savaşmayı çok istedim ama olmadı.

– Savaş bittikten sonra köyde durumlar nasıldı?

– Torunum, savaş sonrası durumlarda çok iyi değildi. Köyde çiftçilik yaparak geçmişini sağlıyorduk. Hayvancılık da geçim kaynağımız oldu. Elektrik yok, traktör yok, teknoloji yok. Savaştan sonrada geçinmeye, yaşamadan yine sıkıntılar uzun sürdü. Kısacası savaştan sonra sıkıntılar hemen giderilmedi. Ama buna da şükür. Yaşamaya devam ettik. Bir şey daha söyleyeyim, kafatasimdaki çukurun nasıl olduğunu öğrenmiş oldun.

– Çok sağ olasın Dedecigim.





23.08.2021 Pazartesi/ Karabağlar




Hüseyin Durmuş

Emekli edebiyat öğretmeni
Şair yazar
www.kafiye.net