SINIFLANDIRDIK



 Kimdik biz, insandır öyle değil mi? Peki insanların insanlığından ne kaldı geriye? Sınıflandırdık da sınıflandırdık. Geriye ‘mükemmel’ insan modeli kaldı. Dış görünüşü en güzel olanı, en yakışıklısı mı kaldı sizce? Hokka burun, renkli göz, dolgun dudak, uzun kirpik, mükemmel pürüzsüz bir cilt, dolgun kalça, büyük göğüsler, iri iri kaslar, ince belli, zengin, arabası, evi olan… Ve daha sayamadığımız “kusursuz” olarak adlandırdığımız sınava soktuk herkesi ve eledik de eledik, eledik de eledik. Geriye ne kaldı, koca bir sıfır. Kimseyi bütün kriterlerin olduğu bir kefeye koyamayız zaten.


İnsan aslında kusurlardan yaratılan bir kusursuzluk değil midir? Kalbi kirli bir insanlar en fazla ne kadar sohbet edebilirsiniz ki. Sırf görünüşü için sohbete davet ettiğin kişi buna değer mi? Karşındakinin ambalajına bu kadar önemli mi verilir? Fark edilmeyen ve aslında var olmayan hayal kırıklarıdır bizi ‘güzellik’ algısına sokan. Önemli olan kendine nasıl gözüktüğün değil midir? Kendini nasıl mutlu hissediyorsan o olmalıdır aslında dış görünüşün. Başkaları için giyinip kuşanmak fazla yorucu değil mi sizce de? Siz de kendinizi herkesin gördüğü güzellik kurallarının içine sokmaya çalışırsınız. Aslında kusursuz olmaya çalışırken kendi canımızı çıkartmaz mıyız? Sen herkes gibi olsan da insanlar yine konuşacaktır, yine eleştirecektir.


Ben farklı olduğum herkes gibi olmadığım için dışlanırım değil mi? Ama derine inersek farklıdır ki herkes ve sadece dış görünüşü diğerlerinden tuhaf olan dışlanır çünkü onlar herksin kendini mükemmel kefesine koyduğunu kendine yapmaz. Fakat onların ben böyle mutluyum deme hakları bile yoktur. Herkes ne yaparsa onları yapmalıdır dayatmasına maruz kalır çünkü şu bir kerecik kendi için geldiği hayatta. Kendini kusurlarınla güzel hissetsen bile başka insanlar sırf sana tuhaf bakmasında diye değişmek kendine yapılan en büyük haksızlık, saygısızlık değil midir?

Ten rengi çok mu önemlidir? Siyah, beyaz, alaca… Neden sadece ten rengi ‘normal’ olsan insanlar diğerlerinden birkaç adım öndedir? O zaman siyahlar, alacalar ve dahası insan değildir, kendilerini topluma kabul ettirmek için tek renk ve ‘normal’ insan renginde olmak gerekir öyleyse. Başkalarını ne gördüğü neden önemlidir ki bu kadar? Asıl olan şey kendini

mutlu görmek değil midir? Kendini olduğun gibi sevebilmek insana bahşedilmiş en büyük lütuflardan değil midir?


Peki ya ailenin sana, biz sana alıştık ama başkaları seni garip karşılayabilir sözü; Türkiye’nin eğitim sisteminden bile berbat, adalet sisteminden -şuan ki sembolündeki terazinin bir fesinde zenginlerin ve erkeklerin ağır bastığı- bile daha adaletsiz değil midir? Sana karşı herkesin düşündüğü umurunda olmasa bile, aile herkes değildir ki. Bakış açılarını gram değiştirmeyip seni veya bir başkasını ‘güzellik’ algısına göre eleştirmesi ya da bunu sana da işleyip önyargı oluşturmaları aslında asıl olması gereken şey midir sizce?


Ben herkes gibi olmak istemiyorum. Belki alca bir rengim var, belki ileride bir gün veya şuandan itibaren hayatıma kimse girmek istemeyecek, belki kimse benim yanımda olmayacak, belki beni dışlayacaklar. Başka insanlar çok mu önemli sanki. Ben böyle güzelim. Bir başkasının ne dediği şimdiye dek umurumda olsaydı, dinimden vazgeçer açardım başımı; bundan ilerisi mi var? Anlamadığım şey ben mutluyken başkasının benim yerime üzülüp, ya tatlım sen bir tuhafsın, tedavi olsana demesi. Ben hastalığımı bir savunma sistemi olarak görüyorum. Beni gereksiz ve boş insanlar koruyacak olan mükemmel bir sistem. Bu hastalığa bakmayıp beni olduğum gibi kabul eden insanlar yer alıyor hayatımda. Zaten beni sırf tenim yüzümden sevmeyecek insana falan da ihtiyacım yok. Bu sistem işte beni bunlardan koruyor.


Şu hayatta çok az dostum var benim. Beni olduğum gibi kabul eden ve dış görünüşüme göre yargılamayan, açık kapalı, tek renk iki renk ya da güzel çirkin diye ayırmayan; beni bu saçma “kusursuz” sınavına sokmadan seven insanlar. Başka bir kişinin çok bir önemi var mı? Hayatıma giren insanları bu sistemle seçiyorsam eğer. Eğer bu sistemi kaldırdıkları an, gözü dış etmenlerden koruyan kirpiklerin döküldüğü gibi çıplak kalırsa göz kapaklarım. Belki şuan yere sağlam bastığım ayaklarım, sistemin çökmesi ile birlikte kayarsa.

Bir yerde okumuştum. Arkamdan konuşurken benim gibi aciz bir varlıktan korkuyorsunuz da, evrenin yaratıcısından korkmuyorsunuz, diye. İşte insan bu kadar gaflet içinde bir varlık.


Belki insanların kusursuz sınavından geçemeyeceğim fakat mücadele içinde olmayıp kendimi eleştiremeyip kendimle barışık olacağım. Aslında hiçbir şey insanın kendiyle barışık olmasından daha güzel değil ki.


BU BENİM, BENİM HAYATIM, BENİM KARARLARIM VE BEN HER HALİMLE GÜZELİM, NOKTA.


Sıradışı bir insan



21.05.2021 Cuma / Biga

Zeynep Doğan
www.kafiye.net