Ne ilginç bu “rüya” olgusu

“Rüya mı gördün?” tabiri sık kullanılır şaşkınlık oluşturan bazı durumlarda. Belki bu yazı ile siz de aynı şeyi söyleyecektiniz önce ben söylemiş oldum evet öyle oldu ve bir rüyanın düşündürdükleri…

İnsanlığın var oluşundan bu yana birçok giz aydınlatıldı, birçok keşif yapıldı, birçok buluş bulundu. Sanayide, teknolojide, bilimde somut ve fiziğe ait başdöndürücü muazzam gelişmeler yaşandı lakin bu gelişmeler hep gerçek alem, hayat ve gözle görebildiğimiz bu alemle ilgili. Oysa nasıl bir alem ki rüya alemi binlerce belki milyonlarca yıl geçmesine rağmen bu konuda bir arpa boyu yol alınamıyor. Psikanalistler, nörologlar, mistik felsefeciler, nakli ilimciler…sırlarla dolu bu alem için çok mu aciz kalıyorlar. Ya da bu alana girme yetkisi insan araştırmasının ötesinde de biz mi çok merak ediyoruz? Bilemiyorum.

“Rüya!..” Bu kelime çocukluğumdan bu yana müthiş bir gizem barındırdı bende. Hatta üzerinde uykulu insan figürleri olan tabir kitapları da. Aynı gizem yıllar geçmesine rağmen zerre kadar değişmeden devam ediyor. Dediğim gibi insanlık elli yılda birçok konuda büyük gelişmeler sağladı fakat mistik, fantastik, metafizik hatta gerçekçilik barındıran bu rüya konusunda bence -peygamberleri ayrı tutarsak- ne psikanalizin kurucusu Freud ne de nörologlar hatta bu konuda ayet ve hadislerden yola çıkarak yorum yapmaya çalışanlar, nakil ilimlerle donanımlı olanlar bile bir arpa boyu yol alamadılar. Belki insanlık tarihinde bu konuda Mezopotamya lılar, Mısırlılar, Yunanlılar daha birçok kavim araştırmalar yapmış ama onların araştırmaları da sadece yorumlar üzerinden yaşam tarzlarında bazı değişiklikler veya önlemler almaktan öteye gidememişler. Dinsel boyutunu bilemem fakat Hz. Yusuf’un rüyaları doğru yorumlama yeteneğine sahip olduğunu biliyoruz. Belki bu da mucizenin farklı bir boyutudur.

Rüyanın toplumlar, bireyler üzerine büyük etkilere sahip olduğu bir gerçek. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda, Osmanlı beyliğine etki eden rüya önemli bir yere sahip. Yusuf suresi. Hz. Yusuf’un

kıssasının anlatıldığı suredir mesela. Bu surede üç rüya ve bu üç rüyanın Hz. Yusuf tarafından yapılan tabirleri geçer birincisi, Hz. Yusuf’un babasına anlattığı rüyadır. Bu rüyasında Hz. Yusuf, ay, güneş ve on bir yıldızın kendisine secde ettiğini görür.Bu rüya, ileriki zamanda Hz. Yusuf’un babasının anasının ve on bir kardeşinin kendisine boyun eğişi olarak yorumlanır ve doğru çıkar. İkinci rüya: Yusuf ile beraber zindanda bulunan iki mahkûmun rüyasıdır. Üçüncü ise kralın rüyasıdır. Kral rüyasında yedi zayıf ineğin, yedi semiz ineği yediğini ve yedi dolgun başakla beraber yedi cılız başağın bulunduğunu söyleyerek rüyasının tabir edilmesini ister. Bu rüya Hz Yusuf’un zindandan çıkmasına hatta devlet hazinesinin başına geçmesine vesile olur. Mısırın karşılaşacağı kıtlığı bertaraf etmesine de vesile olur. Kimi devlet büyükleri rüyalara göre tedbir almışlar kimileri savaşları ertelemişler…

Bireysel olarak düşünüldüğünde kimileri evlenecek kişilere rüyalarında karar kılmışlar, kimileri rüyasında bade içip en etkili aşk şiirlerini yazmışlar, kimileri rüyaları referans alıp insanlığı etkileyecek resimler yapmışlar Salvador Dali gibi…

Basit bir ifadeyle rüya diye geçtiğimiz bu rüyalar sıradan da olsa sahih de olsa; bir kutsallık da yüklense yahut bir kabusa da dönüşse ilginç ve açıklanması güç bir alem. Sadece mistik, bilinç altı yansımaları, psikanaliz, alemler ötesi, metafizik hareketlilik ve benzeri ifadelerle açıklamaya çalışmak da sadece bir arayışa terimler bulma aşamasından öteye geçmiyor galiba.

Rüya gizemiyle değil sadece, evvela bu yaşadığımız alemi yutacak genişlikte sonsuz ve girift bir yapıda. Hem gerçek hem de gerçeküstü bir alem var o sonsuz aleminde. Yaşadığımız şu aleme oranla sanki orası uzay boşluğu sonsuzluğunda. Orada insan hiç görmediği coğrafyalarda, hiç görmediği kişilerle ve varlık kadrosuyla muhatap olduğu gibi çok yakından tanıdıklarıyla ve çok iyi bildiği mekânlarda da muhatap olabiliyor. Yaşayanları ölmüş görebiliyor; ölenlerle yaşıyormuşçasına sohbet edebiliyor. Bir kuş gibi gökyüzünde uçuyor, kendi bedenini seyredebiliyor, insana benzeyen fakat insan dışı varlıklarla da

karşılaşabiliyor..Uyandığında “Keşke uyanmasaydım ne güzeldi” diye vahlandığı ortamları bulduğu gibi; can havliyle şaşkın şaşkın etrafına bakınarak ” Oh be şükürler olsun!” dediği, güç bela kurtulduğu ortamları da.

Geçmişin rüyalara etkisi nedir, geleceğin rüyalarda şifresi var mıdır, günlük yaşantıların, kaygıların, düşüncelerin…rüyalara etkisi ne kadar bilemem lakin bildiğim ve inandığım şu ki: Nasıl olduğunu bilmediğim bir alemler zincirinde sırlarla dolu bir yolculuk yapıyoruz. Pozitif ilim bunları açıklamaya yetkin değil. Ten ve bedenden ayrı bir yapımızla da varız bu yolculukta. Bedenimiz yerinde dururken, gözlerimiz kapalıyken gezindiğimiz bu ilginç rüya alemi belki bu yolculuğun ayrı bir buudu. Anne karnında hiç hatırlamadığımız fakat gerçekte var olan bir hayat; zaten öncesi meçhul, yaşadığımız şu hayat ve sonrası…Rüyalar alemi zaten başlı başına gizemlerle dolu bir hayat. Rabbim her alemi hakkıyla rızasıyla yaşamayı nasip etsin. Her şeye rağmen rüya güzeldir, hayatın belirtisidir. Güzel olsun rüyalarımız, hayrın, güzelliğin, iyiliğin şifresi, kapısı olsun inşallah. Görmek istediklerimizi görmek umuduyla.

Bu arada gün ışımış Günaydın


Ergün Bilgi
www.kafiye.net

Bir bir veya daha fazla kişi ve yazı görseli olabilir