Seni de sürerler bir gün




Seni de sürerler bir gün

Ey sürgün!..

Karanlık dehlizlerde karanlık çağlar şahit

Gelgitlerin kıyılarında binlerce meyyit

Sustuk

Pustuk…

Zamansız ve amansız bir kabustun

Yedi kıta yakıp üç okyanus kustun

Korsanların, nobranların dilinde din

Özgürlüğün ak kanatlarında oldun irin…

Sürerler seni de bir gün

Duyulmasın hele,

Dibe vuran feryadın, figanın

Göğü inleten ahın…

Hele kırılsın da gençliğin, neslin, kuşağın

Ve çiğnensin de balıkların dişlerinde çiğ çiğ

Torunun, bebeğin, kundağın, uşağın…

Seni de sürerler bir gün

Ey sürgün,

Zindan zindan, ülke ülke, kıta kıta

Elbet anlarsın

Çığlıkların boğduğu dalgaları

Yankıların yuttuğu dağları

Mavi denizlere küsen martıları

Gökyüzünde beyaz güvercinlerin niçin uçmadığını

Neden sert baktığını yükseklerde uçan kartalların…

Yarınların

Yarenlerin

Hayallerin

Gerilmediyse kanlı çarmıhlara

Kanamadıysa menekşelerin süzgün gözleri

Kararmadıysa yaprakları beyaz papatyaların

Yutmadıysa güneşini simsiyah dumanlar

Ve yakılmadıysa sarı sarı ekin tarlaların

Sıkılmadıysa ayaklarına kör kurşunlar

Ve sekerek yüzükoyun can vermediysen bir kayabaşında

Ve yanı başında

Sıyrılmadıysa denizlerden incecik gergin parmaklar…

Seni de sürerler bir gün

Ey sürgün!..

Doyamadığın gözler sandıklarda cam olduğunda

Güneş yandığında

Yanan saçların denizlere ağ olduğunda

Ve haram kılındığında balıklar

Kan kustuğunda

Sustuğunda can

Ve isyana durduğunda bir kızılcık şerbeti

Kuşattığında çepeçevre kansız bir zillet, izzeti

Gök büyük bir sayhayla yere kapandığında

Gözlerin bir ceylanın gözlerinde yandığında

Ve koptuğunda gözlerinde bir ceylanın kıyameti…

Seni de sürerler bir gün

Ey sürgün!..

Biz değildik sadece şimşeklerin namlusuna direnen

Sevdası kör edilen

Aşkları çarmıha gerilen…

Eski kıtalardan yeni kıtalara

Kolomb’un yetkisi kadar kutsal değildi yaşam

Bir Mohikan’ın kesilen uzun saçları değil miydi

Yamyamların kızıl avuçlarında parlayan

Ve bir kılıcın keskin ağzına dokunan

Masum elden değil miydi

Yeni kıtalara damlayan ilk kan

İşte sürgün reisi!

Kızıl derisi

Gök gözlüsü

Siyah tenlisi

Kölemeni

Kölesi!..

Seni de sürerler bir gün

Ey sürgün!..

Düellolara razı değil miydik biz dün, bugün

Kaf dağında yiten hakkaniyet için

Neler yapmadık bir çimdik yaşam için

Buzdan kulübeler yaptık, Eskimolar gibi

Aç, çıplak yaşadık içlerinde bir tutam onur için

Bedel ödeyecektik

Belki ütopik şehirler kuracaktık

Hatta asacaktık sürgünü idam sehpalarına

Bir siyahinin kırmızı gözlerinden düşen halkalarla

Ve kurşun dökecektik

Kan ve gözyaşı akan zıvananın iki ucuna…

Sürgün çocuklarıydık biz de sürgün aşkların

Direnirdik

Göverirdik

Gönenirdik

Ve tükenirdik azgın dalgalarda

Kan rengi avuntular içerdik taflan denizlerde

Baskınların en yeğinini yerdik karanlıkların göbeğinde

Kallavi bir duruş yollardık sürgünlerin ateşli koynuna

Zıpkın gibi vururduk ölümsüzlüğü

Ölüme gülen gözlerimizle

Seni de sürerler bir gün

Ey sürgün!..

Bir çavlan düğümlenir şimdi boğazımda boğum boğum…

Boğulurum

Kara gibi, deniz gibi, kara bir deniz gibi

Sonra bir girdap yutar döne döne ölümden arta kalanlarımı

Bir ölür

Bin dirilirim

Buğday gibi, başak gibi, sapsarı bir deniz gibi…

Ne çok gözyaşı sarardık, yalnızlığımıza

Ölüme direnen gülüşlerimizle

Biz sürgün çocukları

Ölümsüzlüğe koşan aşklarıydık sürgün şafakların

Parlardı gözlerimizde bıçak ağzı yanışlar

Alemin özeğindeydi gözlerimiz

Ve gözlerimiz özeğindeydi özgürlüğün…

Seni de sürerler bir gün

Ey sürgün!..

Zindan zindan, ülke ülke, kıta kıta

Dolanırsın

İbreti alem için

Ayağında paslı bir pranga, bonunda ağır bir halka

Hörgücünde içtiğin kan, yaktığın binlerce can

Ve boynunda katmerli vebali illetli yüzyılların

Sen de sürünürsün bir gün

Ey sürgün,

Kıvranırsın

Dolanırsın

Lanetli bir çıyan gibi üç okyanus, yedi kıta ve bin pişman



Ergün BİLGİ
www.kafiye.net



2 kişi sanatı olabilir