şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
BEŞ YAŞINDAYDIM
Beş yaşındaydım, beş bahar yaşamıştım
Karı eksilmeyen yüce dağların koyaklarında
Ak başlı kartal yuvalarında palazlanırdı
Beyaz kalpaklı, siyah çerkeskalı Abrekler
Gökte çarpışan gümüş kabzalı kamaların
Kıvılcımları yağardı parlayan gözlerime
Hayallerim vardı gelecek günlerimden avans
Hani, düşecekti dişlerim, sevimli olacaktım
Sonra saçlarım örülecekti temmuz güneşinde
İnce belli, beyaz gerdanlı bir sülün olacaktım
Ve sevdiklerimin yüreğine
usulca süzülecektim
Bitimsiz sevdaların akordeonları eşliğinde
Thamate meclislerinden övgüler duyacaktım
Sabır taşı dedemin sakallarını okşayacaktım
Şömine önünde, köz başında güngörmüşlerden
Arkası yarın ocak başı masallar dinleyecektim
Sevilecektim, övülecektim ve
şımaracaktım
Düğün evlerinin sulanmış toprak avlularında
Özgürce koşacaktım elimde kurabiyelerle
Toprak damlarda annemin eteğine tutunarak
Kayan bembeyaz asil kuğuları izleyecektim
Ve ak gerdanlı, nazlı asil bir kuğu olacaktım
Ahhh! Bitimsiz hayallerim,
isimsiz çocukluğum…
Islanacaktı biteviye yağmurlarında saçlarım
Yağmurların ki yanağımdan usul usul süzülür
Gözyaşı olur, vedayla damlardı hüzünlü bağrına
Rüzgarın savururdu saçlarımı özgür ufuklara
Pul pul parlardı, göz alırdı güneşi üşüten karın
Avlumdun, evimdin, ekmeğimdin, suyumdun
Ruhumdun, umudumdun ve ezeli
yurdumdun
Beş yaşındaydım, beş bahar yaşamıştım
Lakin bu bahar kan sıçramıştı, mayısın al yanağına
Elbruz’un kuban’ın Nart’ların şah damarından
Şebnemler gözyaşı devşirirdi Kafkas ağıtlarından
Eğilmiş, zamanı kolluyor baykuşlar saçaklardan
Köz başında çok acıklı ağıtlar dinlerdim yaşanmış
İç çekerek anlatırdı ninem iç sızısını, hüzünlerini
Zalim Zass’ın malum utanç kör mızrakları ucunda
Kanlı sakallar uçuşurdu rüzgarda, o tepe başında
Suskun dedemin gözlerinden iki damla yaş düşerdi
Düşen iki damla yaş ben olur düşerdim boşluğa…
Yalazlar korkunç resimler çizerdi ürkek yüzümde
Yorgun gözlerimde kaybolunca alevlerin kızıl gölgesi
Vebalı düşlerimi acımasız
umacılar basardı zamansız
Beş yaşındaydım beş bahar yaşamıştım
Korkunç hışırdardı karanlık ormanların zifiri yaprakları,
Huysuz at kişnemeleri sarardı derinden uzak vadileri
Ve zincir, üzengi, nal sesleri yankılanırdı kulaklarımda
Sonra amansız ağıtlar kaplardı o mehtapsız gökleri
Simsiyah atlılar eğilirdi zifiri yaprakların altından
Zincirleri, üzengileri, gümüşleri parlardı karanlıkta.
Beş yaşındaydım beş bahar yaşamıştım.
Yampiri yamyamların nefti gölgesi düşerdi köyüme
Destursuz dalardı isterik cellatlar serçe yüreğime
Gövdemden büyük tekmeler daraltırdı nefesimi
Sızlatırdı kanlı parmakları incecik kaburgalarımı
Ellerinde bilenmiş kinler, keskin ve çelik aletler…
Acımasızca yürek, böbrek, ciğer söker gibi
Yuvamdan, topraktan, kucaktan söküyorlardı
Sevimliydim ama yüzüme bile
bakmıyorlardı
Beş yaşındaydım beş bahar yaşamıştım
Dipçiklerle süngülerle vurdular ölüm kıyısına
Donmuş bebekleri kucağından bırakmayan anneler
Ölmüş annesinin göğsünde süt arayan bebekler
Kefenlerden metelik damıtan,
tamahkar gemiciler…
Et tırnaktan ayrılıyor, yürek kafesten sökülüyordu
Ağlaşıyordu çaresizce kıyıda dolunay yeminlileri…
Ve üşüyordum! Düşüyordum ölüm gemisinden
Azgın dalgalar üstüme köpükten bir kefen geriyordu
Can bu! Tek gözüm eğreti kalıyordu suyun üstünde
Son kez görüyordum balıklara yem atan gemicileri
Ve karışıyordu annemin simsiyah saçları dalgalara
Düşüyordu denize, babamın kıyamet ve soğuk yüzü
Ardından çığlıklar, yüzen
kalpaklar, şişmiş cesetler…
Beş yaşındaydım beş bahar yaşamıştım
Bir buçuk asırdır kulaç atıyorum yitiklerime
Hıçkırık rüzgar eser Elbruz’dan kesik kesik
Ağlamaklı bir hüzün yayılır mızıka körüklerinden
Ben ağlarım, ardı sıra yaslı karanfiller ağlar
Asil Kafkas kuğuları daha ağır kayar yokluğa
Şimşekler çakar, Çakır’ların
kurşun gözlerinde
Ve ben bir buçuk asırdır onları izlerim ümitle
Yetmez meşaleler yakmanız, dualarla anmanız
Yahut kıyılarda kırmızı karanfillerle ağlamanız
Yaslı bedeninizle sarılın yetim, yitik ruhumuza
Çifte su verin çelikten destansı onurumuza
Sözüm olsun ağlamayacağım körpecik bedenime
Üzülmeyeceğim gamzelerime, yetmemiş ömrüme
Kurduğum ve kavuşamadığım yitik hayallerime…
Korkmayacağım ressam Ayvazovski’nin puslu
Fırtınalı, alaboralı hırçın
bensiz denizlerinden.
Bir buçuk asırdır uykusuzum, acıyor gözlerim
Uğulduyor kulaklarım, binlerce vurgun yedim
Yoruldum artık uyumak istiyorum, ser yamçını
Al, Elbruz’un yaslı yamacına, usulca yatır beni
Sende yaşamak istiyorum, boğulan çocukluğumu
Şiir/ resim Ergün Bilgi
www.kafiye.net
huseyindurmus
Nisan 29th, 2021 09:10
Ergün bey; kalemine,yüreğine, bileğine sağlık. Çalışmaların ve yürek güzelliğiniz daim olsun.