Ömür Sermayesini Tüketmeden
Ölüm…! Kimilerine göre düğün.. Kimilerine göre ebedi bir kâbus ve i’dâm .. Ötesi ise ya cennet bahçelerinden bir bahçe… Ya da cehennem çukurlarından bir çukur..!

Üzerine gayr-i ihtiyârî bindirildiğimiz ve hız kesmeden ilerleyen bu koca âlâmetin penceresinden, öte âleme basîret gözüyle
bakabilenlerin, ıskaladıkları zaman dilimlerine binbir pişman olacakları, ebedi zaman kavramını anlatan ve “keşke” lerin fayda etmediğini gösteren pencerelerdir ve alâmetten inen yolcuların ara durağıdır kabirler…! Son durakları ise ya cennet bahçelerinden bir bahçe , ya cehennem çukurlarından kapkara bir çukur…! Düşündüm ki:

“Mevsim sonbahar
Ve içime çektiğim toprak ölüm kokar
Gök gürültüsü ürkütücü
Bozulur soluduğum nefes alma büyüsü
Ahh şu yaşam
Ne karmaşık ve sanal
Kimlerin sayılı nefesleri tükenir bilmem
Kimler ne zaman gider o dipsiz diyara
Ne acı ki ölene değil asık yüzlü şu ölüm
Kalana ait bir olgu bilene
Sevdası tükenir ölenlerin
Acıları yiter gider
Ve tahta ata binenlerin
Hırsını kara topraklar yer
Eyy ölüm meleği
Kimlere dokunursun soğuk ellerinle
Ne canlar öğütürsün sen dünya değirmeninde “

demişti kalemim ölüm sessizliğiyle.

Ne güzel söylemiş kalemi Fuzûlî Akyüz’ün de…
Cânı cânân dilemişş vermemek olmaz ey dil
Ne nizâ eyleyelüm ol ne senündür ne benüm

Bu sebeple Merhûm Cem Karaca’nın ‘Bindik bir alamete,  gidiyoruz kıyamete diye söylediği şarkı misâli yaşamda yol alıp giderken, sonu kıyamet olan bu yolculuktaki alametin fren ve gaz  pedallarının olduğunu aklından çıkarmayanlara ve tehlike anında frene basabilenlere ne mutlu…

Rabb’im bize verilen ömür sermayesini tüketmeden, son nefesde “keşke!!” demiyeceğimiz hayırlı bir yaşam, düğün gibi, kına gecesi tadında bir ölüm nasîbetsin.

Sevim Çiçek Karadeniz
www.kafiye.net