Dem-i Sevda


Biz seninle sineye hatırdan duvar ördük
Ömre mal edip canı vuslat ve hazan gördük



Rehberi mana olan hükümsüzlük içinde
Bendimizi zorlayan kendimiz kadar hürdük



İliklerine kadar gönülde çoğaldıkça
Alfabede suskunluk âh‘ın dilinde gürdük



Zirvesinde dağların arandığı bulutta
Ortalığı kavurup deryayı yakan hardık



Dudaktan çıkan sözde şad eden kara gözde
Yadeller sılasında ahde vefayı sorduk



Hafızamızda devran dönüyorken özgürce
Sarsılan ruhumuzla sığındığımız gardık



Ağrıyan başımızda ağırlık sınandıkça
Nefsimizin şehrinde karanlıklarda kördük



Sevenden sevilene renklerin ahengiyle
Hakk’ın kalp durağında bekleyişlere yerdik



Sermayesi çift kanat bir güvercin sırtında
Çölde yağmur arayan susuzluk kadar vardık



Mülkiyeti kendinden mülkün sultanı varken
Nasipten nemalanan elde avuçta kirdik



Mutluluk imar eden Hakk dostunun yanında
Sarhoş gezen ayağa ziyâsı kadar yardık



İncinmişlik duygusu zarif veda edince
Özde hicran yarası göze yaraşan ferdik



Cana seyri seferde bir ömürlük bostanda
Sadrında gül yangını külü savrulan yârdık



Değer boşluk biçtikçe niyet kelam ölçtükçe
Estikçe bad-ı sabah gönün içine dardık



Biz aslında ateşin uzayan gölgesine
Biraz sevda biraz haz biraz da hasret sardık.





Nezahat YILDIZ KAYA
www.kafiye.net