ALİ DEDE VE EMEKTAR BİSİKLET BİBU

Evvel zaman içinde,
Kalbur saman içinde,
Develer tellal iken,
Pireler berber iken…
Ben bağda üzüm bekler,
Derede odun yükler iken,
Bir varmış bir yokmuş…

Eski zamanların birinde küçük bir kır kahvesi varmış. Bu kahvehaneyi Ali Dede adında yaşlı biri çalıştırırmış.

Ali Dede kır saçlı, kısa boylu, tombalak mı tombalak bir dedeymiş.

Ali Dede kahvehanesinde çay ve tost yapar, gün boyunca, müşterilerini memnun etmek için çalışır didinirmiş.

Bununla da kalmaz, çevredeki iş yerlerine tost ve ayran yetiştirirmiş. Önceleri bu işi emektar bisikleti Bibu ile yaparmış. Fakat zamanla işler artmış. Ali Dede de çareyi bir çırak almakta bulmuş.

Çırak Yusuf genç ve çevik bir çocukmuş. Bu yüzden dağıtımlara koşarak gider gelirmiş.

Böyle olunca da bizim emektar bisiklet Bibu bir köşeye terk edilivermiş.

Günler günleri, aylar ayları kovalamış. Ali Dede kahvehane işlerinin yoğunluğundan sağını solunu göremez olmuş.

Fakat Bibu Ali Dedeyi her sabah görür, görünce de:

“Ah Ali Dede ah! Şöyle üzerime bir binsen, beni sahil boyu sürsen… Sonra da gelen siparişleri birlikte dağıtsak… Hem benim pasım silinir, Hem de sen eski sağlığına kavuşursun. Aylardır burada durmaktan çok sıkıldım.” Der dururmuş.

Yine böyle bir günde uykusundan uyanan Bibu, bir tekerleklerine bakmış, bir selesine bakmış, bir de direksiyonuna bakmış… Gördükleri Bibuyu çok üzmüş. Tekerleklerinin havası inmiş, boyaları dökülmüş, her yerini pas ve kir içindeymiş.

Bunlar Bibu’nun canını fena halde sıkmış.

Bütün bunlar olurken Ali Dede bisikletin bulunduğu depoya doğru yaklaşmış. Ali Dede’nin ayak seslerini taa uzaklardan tanıyan Bibu, gözlerini sevinçle kapıya dikmiş.

Ali Dede yavaşça kapıyı açmış. İçeri girmiş. Girer girmez gözleri Bibuya ilişmiş.

Ali Dede:

“Ooo! Benim emektar bisikletim! Sana ne oldu böyle? Her yerin dökülüyor. Bu gün seni bir güzel tamir edeceğim. Sonra da birlikte siparişleri dağıtacağız. Haa! Ne dersin?” Demiş.

Bibu başını sevinçle sağa sola oynatmış.

 Ali Dede bütün gününü bisikletini tamir etmekle geçirmiş. Sonra da Bibu’yu alıp, siparişleri dağıtmaya çıkmış.

O gün birikmiş olan tüm siparişleri, karanlık basana kadar dağıtmışlar.

İkisinin mutluluğuna diyecek yokmuş.

Artık Ali Dede, Çırak Yusuf’u kahvehanede bırakıyor, kendi ise Bibu ile birlikte dükkânları dolaşıyorlarmış.

Onlar ermiş muradına. Biz çıkalım kerevetine…



Hacer Taner Bulut
www.kafiye.net