Türküm, doğruyum, çalışkanım!

“Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!”

1933 yılından bu yana ülkemizde ilkokullarda bu andımız 4 defa değişikliğe uğrayarak her gün sabah derse başlamadan önce okulun tüm öğrencileri hep birlikte söylediler. Daha sonra bu andımız 2008 yılından sonra öğrencilerimiz tarafından okunmadı ve kaldırıldı.

Bu andımızdan bugün burada ne işi var diyorsunuz? Bugün ülkemiz Corona virüs ile uğraşırken corana viruse andımızı mı ezberletecegiz diyebilirsiniz. Ben de bastan ilgi kuramadım. Ama birkaç defa tekrar edince 1933 yılındaki andımıza gitti düşüncelerim. 1933 yılından bugüne kadar okullarda andımızı okuyan öğrencilerin bu devleti yöneten kişiler olduğunu gördüm. Çok değil bir yılda 180 gün okulların açık olduğunu düşünürseniz 5 yılda toplam 940 gün boyunca öğrenciler andımızı okur. Dile kolay, tam 5 yıl boyunca yağmurda kışta kıyamette güneşli havada bu andımızı okuduk. Şimdi başlangıcından günümüze bu andımızı okuyanları eleştirmek istiyorum biraz.

Şu an ülkemizin başında biyolojik silahların başlattığı bir savaştan dolayı coronavirüs olayı ile karşı karşıyayız. Ülkemiz büyük bir sıkıntı içerisinde. Aslında dünya bu işin en büyük sıkıntısını yaşıyor. Ülkemizde henüz ölüm olayları diğer ülkelere göre az durumda. Bunu ne kadar aşağıda tutarsak daha iyi olacağına ve daha iyi bir şekilde bunu sonuçlandıracağımıza inanıyorum.

1 Mart 2020 tarihinden bugüne başta cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve bakanlar kurulu, bilim kurulu, kamu görevlileri büyük bir çaba harcıyor. Bilim kurulunun tavsiyeleri bakanlar kurulu tarafından uygulamaya alınıyor. Sağlık bakanımız gece gündüz olağanüstü güçler sarfederek hastalıkla baş edebilmek için elinden gelen gayreti gösteriyor. İçişleri bakanımız gece gündüz çalışarak her türlü önlemler almaya çalışıyor. Coronavirüs yetmiyormuş gibi bir de güneyimizde PKK PYD YPG ile savaş veren milli savunma bakanımız da büyük gayretler göstererek Güney sınırlarımızı koruyorlar.

Şu an olağanüstü bir durumdan geçiyoruz. Çok dikkat etmek, titiz davranmak, hareketlerimizi çok iyi kontrol etmek zorundayız. Türk basını görsel ve yazınsal olarak çok dikkat etmek zorunda. Bu dönemde birlik beraberlik zorunluluğumuz var. Ülke birliğini, ülke bütünlüğünü bozacak her türlü yayından uzak durmak zorundayız.

Son bir haftadır basın ikiye bölündü. Bazı gazetelerde ve televizyonlarda sağlık bakanlığı’na, İçişleri bakanlığı’na büyük saldırılar yapılmaktadır. Dün akşam Habertürk programında bir profesör devlete yönelik güzel haberler verdiği için programdan dislandı ve kovuldu. Yazıklar olsun Didem Arslan! Bunun yanısıra Türk tabipler Birliği başkanı ve organlarıyla, Disk genel başkanı, sözüm ona muhalefet görevi yapan bazı kişiler arıza alınamayacak sözlerle saldırıya devam ediyorlar.

Şu an ülke bütünlüğü ve birlik için büyük ihtiyacımız var.ne yazık ki içimizdeki hainler bu birlik ve beraberliği bozmak için elinden geleni yapıyorlar. Sanki bu hastalık sağ partiye yönelik gelmiş gibi gösteriyorlar.Yazıklar olsun diyorum bu düşüncede olan vatan hainlerine. Ülkede birlik ve beraberlik olsun diye sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında bir yardım kampanyası başlatıldı. Muhalefet hemen ayağa kalktı biz ayrı toplama yapacağız. Allah aşkına bir defada şu memlekette Allah rızası için, Bu ülkenin gelecegi için, bu ülke insanlarının geleceği için, ülkenin çocukları genç kuşağı için birlik olalım Birlik olmaya çalışalım. Bir defa şu muhalefet ortak bir noktada buluşup hareket etse ne olurdu?

Dün banka işlemi için Karabağlar belediyesi’ne telefon açtım. 65 yaşında olduğum için bankaya gidebilmek için araç tahsisi istedim. Bana daha önceden bir ihtiyacım olduğunda bizi arayın size yardımcı olalım demişlerdi. İhtiyaç olunca biz yapamıyoruz, belediyemizin şu birimine yönlendiriyorum dedi. Ben o birini aradım, bana ikinci bir birimin telefon numarası verildi ve bana cevap şu biz araç tahsis edemiyoruz. Siz Vefa grubunu arayın dedi. Karabağlar kaymakamlığında bulunan Vefa grubunu aradım onlar da bana yardımcı olamayacaklarını, polis 155 numarasını arayıp durumumu izah etmemi istediler. Ben polis 155 aradım bağlı bulunduğum karakola gidip izin almamı ondan sonra gereğini yapmamı istediler.

Dün saat 14’te evden çıktım. Bu arada ben Adnan Süvari mahallesi karabağlar’da oturuyorum. Karakola giderken yolda benim gibi yaşlılar gördüm. Herhalde işleri var benim gibi yolda gidiyorlar dedim. 2 parktan geçtim, banklarda gençler yaşlılar oturuyorlardı. Ellerinde telefonlarla konuşuyorlar 2 anne çocuklarını parkta gezdiriyordu. Karakola vardım. Karakolun girişinde yaşlı genç gördüm. Görevli polis memurları, komiser tüm iyi niyetine rağmen insanlara yol gösterirken ne yazık ki orada bulunan insanlarımızın yol öğrenmek değil görevli polise neredeyse hakaret etmek, onları çalışamaz hale getirmek ister gibi davranıyorlardı. Çünkü polis görevlisi izinlerin belli bir şarta bağlı olduğunu, mümkünse izin isteyen kişilerin sabahtan gelmesi gerektiğini elinden geldiğince anlatmaya çalışıyor ama yaşlıların hiçbiri dinlemek istemiyor. Ben geldim benim işim yapacaksınız diyorlar başka bir şey demiyorlar. Bana gelince yaptığım tek şey vardı; bugün geç gittiğim öğrendim yarın sabah erkenden gelip izin talebinde bulmam gerektiğini, iznimi aldıktan sonra da banka işimi halletmem için uzun bir zamanı dikkatli kullanmam gerektiğini de öğrenmiş oldum. Ben oradan ayrılırken benden önce orada bulunan yaşlıların hala polisleri zorladiklarini gördüm.

Oradan çıkıp eve doğru yola koyuldum. Dönüşte yine aynı insanların parklarda oturduğunu gördüm. Benim gibi yaşlı kişilerin yok kıyılarında banklarda oturduğunu gördüm. İnanın karakoldaki polis sadece yaşlılarla ilgileniyor onlara dert anlatmaya çalışıyor. Hastanede gidilmeyin denildiği halde yaşlilar hastane kapılarında sıraya geçmişler. Sokağa çıkmayın dedikçe, genci yaşlısı orta yaşlısı sokakta cirit atıyor. Bir devleti yıkmak için, bir devleti zorda bırakmak için, kendi ülkesini karalamak için insanlar bu kadar şerefsiz mi olur? İkazlara insanlarımız neden uyumaz? Her şeyi devletten mi bekleyeceğiz? Biz hayvan mıyız ki güdulelim? Kendi sağlığımızı düşünmek zorundayız! Ortalığı karıştırmak için değil ortalığı düzeltmek için çalışalım!

Bu arada devleti zora sokmak isteyen bazı kamu görevlilerinin de olduğuna inanıyorum. Bazı yanlı televizyonların olumsuz yayınlar yaparak halkı sokağa dökmek istediklerine inanıyorum. Halk sokağa döküldü ki devleti yönetenler zorda kalsın. Bazı belediye çalışanları, bazı sağlık çalışanları ne yazık ki iş yavaşlatmak ta ve düzenli bir şekilde çalışmaya uğraşan görevlilere zarar vermektedir. Allah aşkına başka Türkiye yok! Başka Türkiye Cumhuriyeti yok! Başka Türkiye Cumhuriyeti toprakları da yok! Dış güçlerin oyununa gelmeyelim artık yeter! Ülkemize sahip çıkalım! Genç nesle çocuklarımıza sahip çıkalım örnek olalım!

Evet sözün kısa sadade gelelim. ” Türk’üm, doğruyum, çalışkanım!” Yıllardır bu andı yapıp göreve gelen; yönetici, işçi, memur kendisine gelsin artık. Bu andı ilkokul çağlarında söyleyen milletvekili, vali, kaymakam, savcı, hakim, doktor, sivil toplum örgütü yöneticilerinin kendilerine gelmeleri istiyorum. bu andımız kaldırıldı diye yaygara yapanlar şimdi o andımızı okudukları yılları düşünerek Ben de diyorum ki; baba yiğitseniz, adam gibi adam sanız, gerçek bu vatan evladıysanız, sözünüzün eri iseniz sizi göreve davet ediyorum: ilkokul çağlarında vermiş olduğunuz andımızdaki o sözü yerine getirin! O sözü verdiyseniz bugün o sözü yerine getirmenin zamanı! Bir yaşlı kişi olarak, Bir Türk vatandaşı olarak, Bu sözü verip devleti yöneten herkesten görevini yapmasını istiyorum. Aksi takdirde o makamları boşaltın yerinize başkaları otursun! Andımızdaki sözü bugünden itibaren yerine getirin. Özellikle istiyorum.

Aslında söylenecek çok şey var ama şimdilik bu kadar olsun.

02.04.2020/Perşembe/ Karabağlar

Hüseyin Durmuş
Emekli edebiyat öğretmeni
Şair yazar
www.kafiye.net edebiyat sayfası sahibi

Görüntünün olası içeriği: çiçek, bitki, doğa ve açık hava