KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ VE KELOĞLAN

Masal masal mat atar,
İki tilki ot satar.
Bindim deveboynuna,
Gittim Halep yoluna.
Halep yolu gül pazar;
İçinde tilki gezer.
Tilki beni korkuttu,
Kulağını burk uttu.
Çık çıkalım çardağa,
Ok atalım ördeğe,
Ördek, başını kaldırmış,
Velvelesini saldırmış.
Velvelesi dizinde…
Gönlü vezir kızında…
Vezir kızı bal kaynatır;
İçinde kaş oynatır.

Bir varmış, bir yokmuş. Zamanın birinde kırmızı paltolu bir kız yaşarmış. Bu kız annesinin isteği üzerine her gün büyük annesine yemek götürürmüş.

Yine böyle bir günde ormanda dolaşan kırmızı başlıklı kız, etrafta gördüğü renk renk çiçekleri toplamaya koyulmuş.

Tam bu sırada karşısına keloğlan çıkmış. Kızı gören keloğlan hızlıca ona yaklaşıp:

“Merhaba kırmızı başlıklı güzel kız! Ben keloğlan! Seni anamın anlattığı masallardan tanıyorum. Belki sen de beni tanırsın. Hani anasıyla yaşayan fakir, kel bir oğlan var ya… İşte o benim!” Demiş.

Kırmızı başlıklı güzel kız durup keloğlana dönerek:

“Evet, keloğlan seni iyi tanıyorum. Annem, bazı geceler bana senin masalını anlatırdı. Beni biliyorsun, malum her gün büyük anneme yemek götürürüm. Peki ya senin ne işin var bu kasvetli ormanda. Hem kurt gelirse ikimizi de yer!” Demiş.

Bunun üzerine keloğlan:

Annen, beni sana tam olarak anlatamamış galiba güzel kız! Ben kelim, fakirim ama çok akıllıyım. Kurt gelirse benden çekeceği var. Sen hiç telaşlanma emi!” Demiş.

Keloğlanın bu sözleri kırmızı başlıklı kızı epeyce rahatlatmış. Kısa sürede keloğlana kanı kaynamış ve arkadaş olmuşlar.

İki arkadaş ormanda yol alırken karşılarına hain kurt çıkmış. Hiç vakit kaybetmeden önlerine geçmiş ve:

“Merhaba baylar, bayanlar. Merdivenden kayanlar. Sanırım beni görmek sizi pek de mutlu etmedi. Beni iyi tanırsınız. Şimdi kırmızı başlıklı kızı kandırıp, mideye indireceğim. Sen de iyi seyret keloğlan!” Demiş.

Bunun üzerine keloğlan:

“Çok haklısın Kurt Bey! Sen de işini yapmak için buradasın. Seni anlıyorum. Herkes işinin başında… Haa! Bu arada, az önce Bay Oduncuyu gördüm. O da seni arıyordu. Onu yakından tanıdığını biliyorum. Hani şu karnını taşla dolduran oduncu…” Der demez kurt tabanları yağlamış. Hızla oradan uzaklaşmış.

Kurdun ardından, kahkahalarla gülen iki arkadaş, doğruca büyük annenin evine gitmişler.

Büyük anne karşılarında torunu ve keloğlanı görünce şaşkın şaşkın bakıp:

“Ben kurdu bekliyordum. Siz de nerden çıktınız böyle?” Demiş.

Bunun üzerine Kırmızı başlıklı kız kurdun başına gelenleri büyükannesine anlatmış.

Anlatılanlar büyükannenin çok hoşuna gitmiş. Hep birlikte gülüşüp kurdu anmışlar.

Daldan üç elma düşmüş. Biri sana, biri bana, biri de siz çocukların başına…

Hacer Taner Bulut
www.kafiye.net